30 Eylül 2010 Perşembe

BRAVO KARA OĞLAN

Dün akşam gördüklerimi burada göstermeyi çok isterdim.

Ama ülkede internet siteleri bir bir yasaklanırken, biz bloggerların durumu ne olacak çok merak ediyorum.

Bizi de kapatacaklar yakında hiç merak etmeyin.

O zamana kadar ne varsa yansıtalım bari.

Dün akşam Lyon'un deplasmanda Hapoel'i 3-1 yendiği maçta, Fransızların ikinci golü öyle bir goldüki uzun süre aklımdan çıkmayacak.

Bastos gelişine nasıl vurulur onu gösterdi.

Bir yerlerden bulun mutlaka izleyin...

Gerçi sonra kendi ayağıda biraz acıdı ama o kadar olacak.

BRAVO KARA OĞLAN...

IBROX'U DINLIYOR

Ömer'in keyfine diyecek yok.

IBROX'U DINLIYOR gözleri açık.

Yüzünde enteresan bir tebessüm, bacak bacak üstünde.

Ibrox'u dinliyor, enteresan bir oturuş.

Mazereti hazır antreman yapıyor...

28 Eylül 2010 Salı

PENALTI NASIL ATILIR ?

Hali sahada bizim takıma yapsalar, kavga çıkar!

Ama ne varsa eskilerde var.

Cruyff'a sormuşlar PENALTI NASIL ATILIR diye o da göstermiş evvel zaman içinde!



Johan Cruyff - Ajax penalty
Yükleyen kamil_06_surf. - Basketbol, beyzbol, güreÅ� ve diÄ�er spor videoları.

CLASS OF '95 !

Bugünün önemini zaten belirtmiştim, Ajax - Milan maçı günün olayı...

95 yılındaki maç hala hafızaalrdayken, o yıl Ajax'a Şampiyonlar Ligi kupasını kazandıran ekibin şimdi neler yaptığına bir bakalım...

1- Edwin Van Der Sar : 2008'de bir final daha kazandı. Premier League'de en uzun süre gol yemeyen kaleci ünvanı hala onda. Tabii ki Manchester United'ın da hala bir numarası!

2- Michael Reiziger : Ajax'dan sonra Barcelona, Middlesborough ve Psv gördü, 2007'de emekli oldu hala tadını çıkarıyor.

3- Danny Blind : 1999'da emekli oldu. Şu anda Ajax Futbol Direktörü.

4-Frank Rijkaard : Emekli olduktan sonra Barcelona'yla teknik direktör olarak iki Şampiyonlar Ligi kupası daha kaldırdı. Şu an Galatasaray'ın bir türlü beğenilmeyen teknik direktörü.

5- Frank DeBoer : Finalden sonra bir türlü işleri iyi gitmedi, yolu onun da Galatasaray'dan geçti. Şu an hem Ajax'ın, hem de Hollanda milli takımının koçlarından.

6- Clarence Seedorf : 95 finali en çok ona yaradı. Kupadan sonra Sampdoria, Real Madrid, Inter ve Milan formaları giydi ve devam ediyor. Şampiyonlar Ligi kupasını üç ayrı takımla kaldıran tek futbolcu!!!

7- George Finidi : Finalden sonra kariyeri pek de parlak değil. Önce Betis, sonra Ipswıch derken 2004'de Mallorca'da nokta koydu.

8- Edgar Davids : Öncelikle şunu söylemem gerek, hastasıyım :) 95'den sonra Juve, Barca, Inter, Tottenham ve Ajax yaptı, 2008'de bıraktı.

9- Ronald DeBoer : İşler onun için de pek iyi gitmedi kupadan sonra. İnsan tabii ikizi ne yaprsa o!

10- Jarı Litmanen : Ne denirki süper adam. Ajax'ın Beşiktaş'ı 4-0 yendiği maçta İnönü'de Liiiitmaanennnn sesleri yankılanmıştı stadda. Barca ve Liverpool'dan sonra Ajax'a geri döndü. Hala ülkesinde Lathi'de veteranlık yapıyor!

11- Marc Overmars : Müthiş bir isim. Ajax'dan sonra, Arsenal ve Barca yaptı. Hatta İnönü'deki 3-0'lık Beşiktaş galibiyetinde Deli İbrahim' karşı oynadı. Futbolu resmi olarak 2004'de bıraktıktan sonra 2008'de Hollanda alt liglerinde Go Ahead Eagles'la kendini tatmin etmeye devam ediyor.

12- Kanu : Kalbi delik adam! O da İtalya'nın yolunu tutup bir Inter forması giydi. Sonra Arsenal, Portsmouth derken halen İngiltere'de takılmaya devam ediyor.

13- Patrick Kluivert: 95 finalinde golü atan, kupayı kazandıran topçu. Milan, Barcelona, Newcastle, Valencia, Psv derken 2008'de Lille'de futbolu bıraktı. Büyük gezgin!!!


Buyrun size CLASS OF 95' !


Final Copa de Europa AJAX-MILAN 1-0 1995
Yükleyen robertomaspa. - DiÄ�er spor ve ekstrem spor videolarına göz at.

GELECEĞE DÖNÜŞ : AMSTERDAM

Bugün tarihi günlerden biri. Bugün Ajax evinde Milan'ı ağırlayacak.

Hem de sadece Milan'ı değil, kendi evladı Clarence Seedorf'u da!

1994-1995 sezonunda efsanevi Ajax takımı, Şampiyonlar Ligi'nin finalinde Milan'ı Patrick Kluivert'in golüyle 1-0 yenip kupayı kaldırmıştı.


İşte o maçın en kilit adamlarından biriydi Seedorf.


O zaman finalde yendiği takımıyla, kendi şehrine, kendi renklerine karşı mücadele edecek.


Kısaca GELECEĞE DÖNÜŞ : AMSTERDAM gerçekleşecek.


Böyle zamanları hep Dünya'yı bilmem kaç yılda bir ziyaret eden, çıplak gözle görülebilen yıldız zamanlarına benzetmişimdir.


Seedorf'u Milan formasıyla Amsterdam'da Ajax'a karşı izlemek de bir ömür boyu belki de bir kez gelecek bir şans değil mi?



27 Eylül 2010 Pazartesi

BU KAÇINCI ABDULLAH?

Bir furyadır gidiyor ortalıkta.

Uzun zamandır birileri bir şekilde, 'O'nu bir yerlere getirmeye çalışıyor.

Türk Futbolu'nun kanayan yarası da halen devam ediyor.

Türk Futbolcuları nasıl yurtdışına açılamıyorlarsa, Türk Antrenörler de aynı şekilde bir vizyonsuzluk sergiliyor.

Hep aynı cevaplar, hep aynı yorumlar; yabancılara verilen fırsatlar kendilerine verilmemişmiş vs...

Bugün ülke olarak her alanda moral bozucu derecede eleştirel ve kötü olmamızın tek bir sebebi var; Vizyonsuzluk!

Uzun uzun yazarım kimlerin nasıl vizyonsuz olduğunu...

Ama bir isim varki epeydir takmış durumdayım 'O'na!

NtvSpor'un özellikle gazladığı isimlerin başında gelen Abdullah Avcı, epeydir bu camianın içinde olmasına karşın ülkenin kendisini geliştiremeyen, etliye sütlüye dokunmayan hatta bana göre Yılmaz Vural'dan daha fazla şov yapan, yapmaya özen gösteren bir isim olarak inanılmaz derecede antipatik gelmekte.

Peki neden?

Uzun süredir futbolun içinde bir belediye takımı olarak varolmasını istemedeğim, kime, neye hizmet ettiği belli olmayan, taraftarsız, amaçsız İstanbul B.B.'nin kendine layık bir teknik direktörü var.

Aynı körler sağırlar durumu.

İ.B.B. ligde keyfine bakıyor, futbolcular baskıdan uzak, amaçtan uzak kendi hallerinde takılıp günlerini gün ederken teknik direktörleri de 'Football Manager' oynuyor.

Karışan yok, bir şey diyen yok nasıl olsa, alan memnun satan memnun nasıl olsa!

Ve bu ülkede en zoruma giden laflardan biri; Göze hoş gelen futbol!!!

Ne yani? Takım göze hoş gelen futbol oynasın ama 5'lik mi olsun?

Hadi 5 yemediniz, 5 attınız diyelim, kim sevinecek?

Hadi şampiyon oldunuz diyelim, kim kutlama yapacak? Kadir Topbaş mı?

Böyle bir takımda kalıp elindeki stressiz, dertsiz ve mali gücü olan bir ortamda hala ortalıklarda boş boş gezen amaçsız bir kulüp varsa bunun en önemli sorumlularının başında Abdullah Avcı gelir.

Takımı bırakın şampiyonluğa oynatmayı, Avrupa Liglerine bile sokamayan ama her fırsatta ahkam kesen biri için artık yeterince tölaranslı davranılmadı mı?

Cesareti olan bir teknik adam, idealleri olan bir teknik adam profili bu mudur bize sunulan?

Sivasspor'un iki sene üst üste şampiyonluğa oynadığı, Bursaspor'un şampiyon olduğu bir ligde Abdullah Avcı'yı ve takımını sakın bana savunmayın!!!

Her şeye bir de tuz biber ekeyim.

Fenerbahçe'ye karşı futbolcularını bütün hafta işleyen, Beşiktaş maçlarında takımını her fırsatta yerde yatmaları, vakit geçirmeleri konusunda hazırlayan ve Galatasaray maçlarından sonra da 'Ne yazıkki düşüncelerimizi sahaya yansıtamadık' diyen bir teknik adam ne kadar zeki, çevik ve ahlaklı olabilir?

Adama sormazlar mı BU KAÇINCI ABDULLAH diye?

DÜNYA'NIN EN İYİ FUTBOLCUSU

Bir resital daha izledik haftasonunda, hem de bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında!

Bugüne kadar televizyonda izlediklerimin içinde de, canlı canlı izlediklerimin içinde de beni kendine hayran bıraktıran çok futbolcu oldu.

Kimleri izlemedimki Cristiano Ronaldo'dan Messi'ye, Rooney'den Drogba'ya kadar bir çok futbolcuyu sahada canlı canlı izledim.

Bu kadar isim arasından DÜNYA'NIN EN İYİ FUTBOLCUSU kimdi peki diye sorsanız cevabım çok net ve tek olacaktır; XAVI!!!

Oyun zekası, tekniği, kondisyonu, fair-play ruhu ve daha fazlasıyla tek kelimeyle mükemmel bir futbolcu.

Sadece kendi oynamayan koca bir takımı yönetmesini bilen önümüzdeki otuz yıl boyunca da Dünya'da futbola damga vuracak isim o!

Çünkü futbolu bıraktığında teknik direktör, yönetici gibi vasıflarla bu Dünya'ya hizmet verebilecek kapasitede bir isim Xavi.

Bundan sonra Barca maçlarını izlerken top Xavi'ye gelmese de ekranda onu görünce sakın gözünüzü ayırmayın çünkü çok şey kaçırırsınız...

En iyi Messi'dir diyenlere özellikle sevgilerimle...

23 Eylül 2010 Perşembe

'KOCAMAN' BİR YALNIZLIK

Türk Futbolu'nun gelmiş geçmiş en önemli forvetlerinden biri Aykut Kocaman!

Kariyerindeki başarıları anlatmaya, Fenerbahçe'den nasıl tasfiye edildiğini tekrarlamaya da gerek yok.

Teknik Direktörlüğü ise tam bir muamma bana kalırsa.

Hani rahmetli Vedat Okyar derdi ya 'Et mi, balık mı anlamadım' diye, işte durumda aynen böyle.

Enteresan karakterli, çözülemeyen, buz adam Aykut Kocaman.

Futbolculuk kariyerinde, sporumuza Oğuz'la birlikte grupçuluğu getiren, Sakaryalılar olarak takılıp, örgütlenip takımının kaderiyle oynayabilen bir adam o!

Ve işte o adam bugün Brezilyalılar grubuyla büyük bir soğuk savaş içerisinde!

Takımı sahada yöneten adamla, kenarda yöneten adamın savaşı daha henüz başladı!

Geçen hafta Aykut'un yaptığı Beşiktaş'ı yeneceğiz açıklaması da futbolcularının üzerine topu atmasıydı.

Bugün herkes biliyorki Aykut çok yalnız...

Ne yönetim, ne futbolcular ne de taraftar O'nun arkasında.

Hele hele Beşiktaş maçında Christian Baroni'yi oyuna almak için yanına çağırdığında tribünlerin kendisine ettiği küfürleri burada yazamayacağım bile!

Alınacak bir kaç kötü sonucun aslında kendi sonu olacağının, nasıl bir bataklığa saplandığının gayet farkında; çaresiz!

O'nunkisi KOCAMAN BİR YALNIZLIK...

Malatya, Konya, Ankara'dayken 'sadece' Fenerbahçe maçlarında ayağa dahi kalkmamanın, 3-5 yemenin mükafatının kaç maça tekabül edeceğinin büyük merakı içerisindeyim.

Çok geçmeden Aykut'un oyuncağını elinden alırlar, eğer büyük abilerin aklına girdiyse değişiklik.

İşte o zaman Rıdvan bile kurtaramaz Aykut'u!!!

20 Eylül 2010 Pazartesi

ÖNCE KENDİNİ DİNLE NİHAT!

Türk Futbolu'nun hiç kuşkusuz en önemli isimlerinden biri Nihat Kahveci.

İspanya'da oynadığı dönemde sürekli göğsümüzü kabartan, attığı gollerle büyük saygı kazanan Beşiktaş'ın öz çocuğunun yerinde şimdi yeller esiyor.

Geçen seneyi o kadar aradan sonra dönüp, sezonu Türkiye'ye alışma yılı bahanesiyle atlattıktan sonra bu sezon başı Avrupa ön elemesindeki attığı gollerle umut tazeleyen ama her geçen gün daha da geriye giden, eriyen Nihat!

Taraftar Belediye maçında ıslıkladığında ne kadar üzüldüysem, dün akşam Fenerbahçe maçında da o kadar üzüldüm Nihat için...

Yırtıcı driblingleriye, mermi gibi şutlarıya tanıdığımız adamın yerinde yeller esmekte.

Artık bırakın şut atıp kaleyi tutturmayı, arkadaşlarına pas atmaktan aciz, kornerleri taca atan bir Nihat var karşımızda!

Peki ne yapmalı? Bu kadar yetenekli bir adam nasıl hayata dönmeli?

ÖNCE KENDİNİ DİNLE NİHAT!!!

Şapkanı önüne koy ve düşün nerde hata yaptığını, sonra da otur aşağıdaki videonu bir izle! Topa nasıl vurulur bir hatırla...

Ya da bir alttaki videodaki gibi İspanya'ya dönüp şarkıcılığa başla!


Nihat Kahveci'nin E�itim Videosu
Yükleyen s_gemi62. - Güncel haberleri izleyin

Violeta Nihat'tan Villarreal'e �arkı!
Yükleyen sagafagata. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.

25 ADAM, 1 ADAM GİBİ ADAM

Dün akşam Saracoğlu'ndaydım.

Stadın atmosferi, futbolcuların hareketleri, hakemin kararları derken bir derbi daha geldi geçti.

Dün akşamdan beri beni düşündüren, aslında kafamı futbola yormamı sağlayan, futbola sevgimi artıran bir sebep var,her ne kadar trbibünler maç boyu küfür etse de, topçular birbirlerine tekme tokat girse de, sahaya meşaleler atılsa da!


Bugüne kadar derbilere imzasını atan Metin'lere, Ali'lere, Feyyaz'lara binlerce teşekkür... Müjdat'lara, Rıdvan'lara, Oğuz'lara sonsuz şükran...

Onlar derbileri derbi yapanlardı, ta ki düne kadar!

Dün akşam bir milat, dün akşam bir başlangıçtır.

Bana kalırsa bir futbolcu resitali izledik hep beraber.

Sahada, top koşturan futbolcularla, hakemleri de katınca 25 ADAM, 1 ADAM GİBİ ADAM vardı...

GUTİ HERNANDEZ!!!

Bir futbolcunun ayağına top bu kadar mı yakışır, bu kadar mı zekice oynanır, bu kadar mı centilmen olunur, bu kadar mı örnek olunur!

Rakibin yaptığı tüm sertliklere, hakemin enteresan kararlarına, takımdaki bazılarının kendisine uyum sağlayamamasına rağmen Guti dün gece sadece top oynamayı amaçlayıp, derbinin tadına varmaya çalışan tek futbolcuydu.

Sanırım Türkiye'deki zeminler düzeldiğinde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Dün akşamki maç berabere bitmiş olabilir ama bir kazanan vardı; Guti...

HAFTANIN GOLÜ

Bu hafta o kadar çok konuşulacak maç vardı ki...

Maçları zaten bolca yazacağım ama önce haftanın golüne bakmak lazım.


Manchester'ın durduk yerde elindeki maçı Liverpool'a uzattığı dakikalarda kariyerinin en iyi maçlarından birini oynayan Berbatov yine sahneye çıkıp galibiyeti getirdi takımına.

Üç golü de birbirinden güzeldi ama özellikle ikinci golü tam jeneriklik.

Estetik olarak çok iyi görünmese de rövaşatası çok zor bir vuruşla topu çatala taktı.


Ben de şapka çıkardım HAFTANIN GOLÜne...Teşekkürler Dimitar...


HQ Man United v Liverpool 3-2 All Goals19.9 2010
Yükleyen vaskovv. - Basketbol, beyzbol, güreÅ� ve diÄ�er spor videoları.

17 Eylül 2010 Cuma

HIRKALI AMCALAR

Uefa'nın gözbebeğidir Şampiyonlar Ligi.

Şampiyonlar Ligi platformunda yakalanan başarı, yılların Uefa Kupası'nın sonunu getirmişti hatırlarsanız geçen sezon.

Artık hayatımızda aynı zamanda Avrupa Ligi var.

Her ne kadar Şampiyonlar Ligi gibi bir başarı yakalanmak istese de henüz pazarlama anlamında Uefa bunu yakalayamamış durumda.

Görseller tamam, logolar tamam ama ortada bir çok eksik var.
Bütün eksiklikleri listeleyip yazarım bir gün ama dünkü kocaman fiyaskoyu atlamamam gerekir.

Beşiktaş - Cska Sofia maçının devre arasında her maçta olduğu gibi yine çimlerden(aslında İnönü için patates tarlası demek gerek) sorumlu elemanlar sahaya girdiler.

Görevleri ilk yarıda oynanan topdan sonra çimlerde meydana gelen çözülmeleri düzeltmek ve zemini kontrol etmekti.

Görevlerini başarıyla yerine de getirdiler getirmesine de ortada büyük bir sorun vardı!

Madem Uefa Avrupa ligi yapıyorsun, staddaki brandingleri özelleştiriyorsun, skorborda özel reklam verip özel logo koyuyorsun, maç başlarken özel marş çalıyorsun hatta top toplayıcısından yedek futbolculara kadar herkese özel logolu yelekler giydiriyorsun peki sahaya çıkan birbirinden renkli hırkalar giyen görevlileri neden unutuyorsun?

Burası Türkiye olduğu için mi bu işler böyle olmakta? Eğer öyleyse neden Uefa sağlam bir ceza tokadı atmamakta?

Salı akşamı oynanan Bursaspor - Valencia maçında adamların teknik direktörleri tribünde özel yerde oturuyor arkasında Spor Toto Süper Lig yazıyor ve bu ekranlara yansıyor!
Uefa'nın kesin talimatıdır stad içi ve dışında takımlar, sponsorlar, Uefa ve şampiyona logosunun dışında hiç bir logo bulunamaz!

Peki ya devre arasındaki HIRKALI AMCALARa ne demeli?

Bitirdiniz bütün motivasyonumu, alın sizin olsun kupanın kulbu!

15 Eylül 2010 Çarşamba

HOŞGELDİN GÖNLÜMÜN SULTANI


UEFA CHAMPIONS LEAGUE GENERIQUE
Yükleyen pianomaly. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.
Yeni sezon başladı Şampiyonlar Ligi'nde...

Okundu heyecanımın milli marşı dört bir cihanda.

Bir yandan üstteki marşımızı çalmaya başlatın sonra da ilk günün ardından kalan anılara bir göz atın.

HOŞGELDİN GÖNLÜMÜN SULTANI Şampiyonlar Ligi...

** Gecenin üzülen, üzen Valencia'sı!!!** Benfica'nın Tuncay'ı kendi tribünlerine golünden sonra sus işaretiyle...** Etoo çaktı ama neye yarar.** Bursaspor çıktı meydane, Valencia'lıların hepsi birbirinden şahane!** Kopenhag'da son dakika sevinci... Anlatılmaz yaşanır!** Messi mi dedin?** Ah Peter vah Peter... İskeletorum benim...** Lyon'un yolları taştan...

14 Eylül 2010 Salı

BU BİR GURURDUR!

Yukarıdaki resme bakın ve biraz düşünün.

Bir Türk futbolcu, İspanya'nın en önemli üç kulübünden birine transfer oluyor, o takımla Şampiyonlar Ligi'ne giriyor, bir Türk takımıyla aynı gruba düşüyor ve maç için Türkiye'ye gelip Dünya basınının karşısına çıkıyor.

Yukarıdaki resim sadece bir resim değil, bir hikaye, bir tarih...

BU BİR GURURDUR!

Bundan yıllar önce Nihat Kahveci Real Sociedad'la Galatasaray'a karşı oynamak için İstanbul'a geldiğinde ne kadar gururlandıysam, aynı hisleri Mehmet Topal'ı görünce yaşadım.

Aslında söylenmesi gereken şey şu; sahalarımızda görmek istediğimiz olaylar bunlar!


O resme baktığımda Mehmet Topal'ın da ne kadar doğru bir karar verdiğini bir kez daha görmüş olduk.

Geçenlerde Adnan Sezgin açıklamıştı. Çocuk Euro 2008'den beri Avrupa'ya gönderilmesi için yalvarıyormuş; helal olsun O'na!!!

Umarım Mehmet'den daha popüler olarak sahalarımızda top koşturan futbolcular, akıllarını başlarına alıp Avrupa'nın yolunu tutarlar, yoksa zaten kendi takımlarındayken Edirne'yi geçme şansları pek yok.

13 Eylül 2010 Pazartesi

İŞTE ŞİMDİ HERCULES GİBİ

Hep takılmışımdır bazı futbol takımlarının ismine.

Mesela Xerez(çerez:), mesela Hercules...

İşte o güldüğüm takım, geçen sezon bahislerde bana bolca kazandırdıktan sonra bu sene La Liga'ya da müthiş başladı.

Real'li Drenthe'yi, Dortmund'lu Valdez'i, Juventus'lu Trezeguet'yi de alınca İŞTE ŞİMDİ HERCULES GİBİ oldular.

Hatta o kadar oldular ki Guardiola'nın yüzünü binbir şekle sokup, Pique'nin kafasını patlattılar.

Bu Hercules bu sene bambaşka.

İyiki de vazgeçmişler Guiza transferinden, Valdez ve Trezeguet çok iyi ikili olmuşlar.

Ha bu arada Guiza'yı gören-bilen?(insanlık namına:)

FARK BAŞLADI

Büyük bir değişim var Beşiktaş'da.

Ve bu değişim başarıyla tamamlandığı takdirde çok farklı bir tablo göreceğiz.

Önce olanlardan başlamak gerek.

Geçen sezonun en çok çile çektiren, her maçta taraftarını stresten öldüren, gol atmaktan aciz, pozisyon bile bulamayan takımını hatırlayanınız var mı? Daha doğrusu hatırlamak isteyeniniz?

Koskoca bir sezonda tek olumlu maç 3-0'lık Fenerbahçe maçı değil miydi Manchester United Old Trafford'da mağlup edilmesine rağmen?

Bir de bu seneye bakalım.


Forvetler aynı forvetler, orta saha(Guti ve Q7 hariç) aynı adamlar ve defans aynı defans...

Peki ne değişti derseniz cevap çok basit; anlayış!

Schuster'in oynatmaya çalıştığı ve futbolcuların da yavaş yavaş ayak uydurmaya başladığı sistem tam anlamıyla oturduğunda bu sezon güçlü takım sayısının çoğalmasına rağmen kolay bir şampiyonluk olur gibi duruyor.

Helsinki, Karabük ve takım oturduğunda çok can yakacak Ankaragücü'ne 4'er atmak, attığından fazlasını kaçırmak pek de kolay olmasa gerek.

Bu arada defans çok önde, arkaya atılan toplar can yakacak diyenlere katılmakla birlikte Schuster'in de Porto'ya, Fenerbahçe ya da Galatasaray'a karşı daha da önlemli olacağını da belirtiyim.

FARK BAŞLADI ve galiba açılmaya başlayacak.

Özellikle de Fenerbahçe ve Galatasaray'ın durumu yürek burkarken...

*** Ufak bir not: Cumartesi akşamı maç devam ederken basketbol milli takımına tezaharutlarıyla destek olan, maç bitince de staddan çıkmayıp dev ekranda coşkuya ortak olan 30bin taraftara tebrikler. İnönü'de basket maçı da izledim ya ölsem de gam yemem...

KISA TATİLİN KARI

12 Dev Adam müthiş bir coşku yaşattı bize, ellerine sağlık!

Maçlardan arda kalan bir Guti hatırası oldu bana!

Ha bir de pon pon kızlar tabii... Canlarım benim :)

8 Eylül 2010 Çarşamba

İYİ BAYRAMLAR

Bayram şekerleriniz yukardakiler gibi olsun... İyi bayramlar...

DAHA ÇOK YOL VAR

2'de 2 yaptık...

Bizim için bu maçta tek ihtiyaçtı 3 puan.

Dün akşamki maçtaki yorumları dinleyince, kendime şu soruyu sordum, hangi maçta milli takıma güveniyoruz, hangi maçta banko 3 puan cepte bu maçı rahat alırız diyoruz?

Peki ya kadro kalitesi?

Takımdaki üç önemli ismin dışındakiler ne sorumluluk ne de kalite katıyorlar oyuna!Emre, Arda ve Hamit olmasa nice oluru bu takımın hali...

Ve her şeye rağmen yenilen gollerin komikliği, atılan gollerin şansı getirdi üç puanı...

Kimse çıkıpta aslanlar gibi oynadılar, büyük mücadele verdiler, seyircimizin desteği ve dualarıyla kazandık demesin.

Yenilen ilk goldeki Servet'in düştüğü durumu, yenilen ikinci golde kalecimiz Onur'un durumunu, attığımız ilk golde topun Hamit'in önünde şans eseri kalışını, attığımız ikinci golde defansın topu ıskalayışını ve Semih'in önüne düşüşünü ve attığımız son golde de topun rakibe çarpıp kaleye girdiğini unutmayın sakın!

Evet Belçika'dan iyi takımız ama dün kazanmayı hak ettiğimizi söyleyemem...

Hiddink'in bir an önce bu ligi ve futbolcuları tanıması gerekiyor.

Tuncay tek forvet oynarsa, Servet'in yanına iyi bir ikinci stoper gelmezse, kalede arayış devam ederse ve Selçuk Şahin gibi kendi takımında oynamayan topçular oyuna girerse planlarımızı 2014 Dünya Kupası'na çeviririz.

Çünkü DAHA ÇOK YOL VAR...

Bir kaç ufak not:

1- Fenerbahçe'de oynarken Rıdvan Dilmen için 'MEHMET Aurelio' büyük topçuydu. İlk yarıda nerdeyse bütün suçu ve kötü oyunu onun üstüne çalışmak neden? Çıkması gereken kişinin Selçuk olduğu gün gibi aşikarken! Beşiktaş'a gelince mi 'Marco' oldu 'Aurelio' oldu 'Mehmet'i kayboldu!

2- Tribündeki binlerce takım formalı, saçmasapan tshirtlü seyirci... Hiç mi yok kırmızı giyecek bir şeyiniz?

3- Son 10 dakika 'Fenerbahçe' tezahuratı yapan zavallılar; kendi maçınızda takımınızı protesto edeceğinize milli maçtaki kadar destekleseniz ya!!!

4- Maç sonunda neden kaleci Onur takımla birlikte sevinmek istemedi?