21 Ocak 2013 Pazartesi

NEYİN VAR WESLEY?

Bir büyük transfer sonuçlandı dün akşam.

Sadece ülkemizde değil yanı zamanda gezegendeki en büyük isim transferini gerçekleştirdi Galatasaray!

Kariyerinde sayısız başarı olan Wesley Sneijder, özellikle 2010 yılındaki İtalya şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ve Dünya Kupası Finali'ni oynama başarısıyla ne kadar değerli bir futbolcu olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı!

Ama ne olduysa her şey 2010 Haziran'ında Jose Mourinho'nun ayrılıp Real Madrid'e gitmesiyle başladı.

İnter'den ayrılırken başta Materazzi olmak üzere bir çok futbolcunun üzüntüye boğulduğu sıralarda Wesley Sneijder için de Madrid dedikoduları başlamıştı.

Uzunca süren dedikodulardan sonra beklenen olmadı ve Wesley Milano'da kaldı!

2010-2011 ve 2011-2012 başarısız sezonlarının ardından, bütçesel küçülmeye giden İnter'de kendi bütçesini korumak için futbol oynamamayı göze aldı!

Bu gibi durumlarda böylesine büyük futbolcuların en önemli davranışlarından biri bu değil midir her zaman?

İşin enteresan tarafı Dünya Kupası'nda en fazla gol atan futbolculardan biri olmuş Wesley'in 2009-2010 sezonunda kaleye maç başına şut oranı 2.42, fakat 2010-2011'de 3.38 kaleye şut oranı ve 2011-2012'de 3.80! Yani 2010 sezonu itibariyle kaleye şut oranı artarken Mourinho'nun ayrılmasından sonra sadece 5 gol atmış!!!

Paralarından taviz vermezler, nasılsa onları büyük kulüpler ve paralar her zaman bekler, transfer nasılsa her an mümkündür!

Biz bu senaryonun hayata geçmiş halini 27 yaşındaki Quaresma'da izlemiyor muyduk son 6 aydır?

Gide gide hala daha ismini hatırlayamadığım bir çöl takımına sadece para için transfer olmadı mı Ricardo?

Nasılsa transfer olacaktı, nasılsa herkes isterdi onu, nasılsa para veren çıkardı! Ama olmadı ve Ricardo Quaresma'nun futbolu çöl kumları arasında kayboldu!

Benzer düşüncelerim Wesley için de var!

NEYİN VAR WESLEY? Neden böylesine önemli bir futbolcuyu Avrupa'nın transfere çok ihtiyacı olan kulüpleri almaz? Neden transfer etmek istemez?

İtalya'da da İnter'deki futbolcuyu bir bakmışsınız Milan'da, bir bakmışsınız Lazio'da Roma'da görebilirsiniz. Peki ne oldu da Serie A'dan hiç kimse  transfer  için herhangi bir girişimde bulunmadı?!?

Hayat ve para nerde ne zaman bir araya geleceği pek belli olmayan iki kavram! Nasılki sırf para uğruna Etoo'nun futbolunu kaybettiysek umarım aynı durum Wesley için de geçerli olmaz!

Wesley için küçük ama Galatasaray için büyük bir adım!


8 Ocak 2013 Salı

25 SENE ÖNCESİ

Bir Ballon D'or'u daha geride bıraktık.

Messi'nin üst üste dördüncü kez yılın en iyi oyuncusu olması, Stoch'un yılın golüne imza atması, yılın bayan teknik direktörü olan Pia Sundhage'in ödülünü aldıktan sonra şarkı söylemesi güzel olaylardı.

Ama sanırım beni en çok duygulandıran ve düşünmeye sevk eden olaysa ödülün erkek sunucusu Ruud Gullit ve bizim zamanın bir başka önemli sembol ismi Valderrama arasındaki şakalaşmayla diyalogdu.

Gullit Valderrama'yı sahneye çağırdı, tam Valderrama anonsunu yapacakken birden Gullit  ekranda ikisinin saçlı fotoğrafını gösterip peruğu da takınca olanlar oldu!

İşte tam o anda geri döndüm o yıllara!

Ne önemliydi bir futbolcuda saç...

Aslında hala önemli hala bir imaj hali ama  bizim zamanımızda uzun saçlı olan futbolcu sanki hep daha iyi oynar gibi bir imaj vardı.

Az biraz koştu mu dalgalanırdı saçları, heyecanlanırdık ne kadar hareketli  futbolcular bu adamlar diye!!!

Özellikle 80'lerin ikinci yarısıyla birlikte başlayan bu akımda sembol isimler hala aklımda...

Mesela sadece Valderrama ya da Gullit değil, Higuita, Canigga, Schumacher gibi isimler sayesinde de hatıralarımız hep taze...

Yurt dışında böyle bir akım olurda ülkemizde olmaz mı, örneğin Türkiye'de uzun saç denince ilk aklıma Metin Tekin gelir, bir de ülkemizdeki yabancılardan Osvaldo Nartallo da saçlarıyla oynayan bir topçuydu hatıralarda!


İşte yıllar sonra gerçekleşen bir ödül töreninde 25 SENE ÖNCESİne gidip düşünebiliyor insan.

Yıl 2013 olmuş, imaj yaratıcısı olarak para  kazanan onca insan var, umarım hepsi için önemli bir ders olmuştur dün akşam!

7 Ocak 2013 Pazartesi

KEEP CALM ALESSANDRO !

Dünya'nın öbür ucuna gitse de onu unuturmuyum sandınız?!

Aşağıdaki üç ürünü de beğendim ama özellikle KEEP CALM AND PASS TO DEL PIERO!



ZEKİ, ÇEVİK, AHLAKSIZ

Hafta sonumun önemli bir kısmı da FA Cup maçlarıydı.

Özellikle West Ham - Manchester United ve Swansea - Arsenal maçlarının tadı başkaydı.

Ama bir maç vardı ki sinirlerimi epey bir uğraştırdı.

Premier League'in bahtsız bedevi takımı Liverpool yine talihsiz bir olayla karşı karşıya geldi.

Karşınızda sizden kat kat daha zayıf bir takım var, sürekli gol pozisyonuna giriyorsunuz ama bütün bunlar size yetmiyor ve haftalarca ırkçılık sebebiyle ceza almış futbolcunuz Luis Suarez topu ceza sahasında eliyle kontrol edip golünü atıyor ve dönüp Mansfield taraftarına dönüp elini öpüyor.

Bazı futbolculara bazı durumlarda video görüntüleriyle ceza verildiği günümüzde, futbolda Fair-Play ruhunu yaşatmaya çalışan Fifa ve Uefa ne zaman bu konuda ceza kesmeye başlayacak merak ediyorum.

Bir futbolcu kendini yere attığında evet hepimiz sinirleniyoruz, hakem de bunu yiyebiliyor. Böyle durumlarda kendini yere atan futbolcuya ne kadar kızsam da, bu yere atışı süzemeyen ve penaltı çalıp bu yere atmayı ödüllendiren hakemlere daha çok sinirleniyorum, örneğin dün akşam Barcelona - Espanyol maçında Cesc Fabregas'ın kendini yere atması gibi.

Ama beni esas çileden çıkaran Luis Suarez gibi ZEKİ, ÇEVİK AHLAKSIZ futbolcular!

Hem elinle topu kontrol ediyorsun hem hakeme bunu yediriyorsun, hem de dönüp seyirciye karşı elini öpüyorsun. Ve haftalarca ırkçılıktan ceza almış bir futbolcu olarak, sana ceza verenlere 'az bile cezalandırmışız' dedirtebiliyorsun!

Günler gelir geçer, bu devran mutlaka döner, ve bir gün 'böyle bir futbolcu vardı Liverpool'da, nasıl bilirdiniz?' diye sorduklarında herkesin küfürlerle andığı bir isim olursunuz, hatta şimdiden olmayı kabul etmişssiniz demektir.


Bazen bazı kulüplerde Gerard gibi muhteşem iyi örnek futbolcular olurken, aynı takımda Luis Suarez gibi muhteşem kötü örnekler de olabiliyor!

BAZI AŞKLAR BİTMEZ

BAZI AŞKLAR BİTMEZ, unutulmaz, bir daha onun gibisi yaşanmaz.

Böyle bir aşktır Napoli'yle Maradona'nın aşkı.

Alakasız bir tarihte alakasız bir maçta da haykırabilirler aşklarını birbirlerine!

Mesela Ocak ayının 6'sında, bir Roma maçında, karşılık beklemeden ismini haykırır O'nun Napoli taraftarı!

İÇİM ACIDI

Haftasonumu uzun zamandan beri hiç olmadığı kadar futbola ayırdım.

Malumunuz yazılara ara vermiş ve kendi köşemde maçları seyretmeye koyulmuştum.

Ama dün izlediğim Juventus - Sampdoria maçından sonra dayanamayıp, isyan bayrağını açtım.

Hani derler ya her şeyin başı sağlık diye, aslında isyanım tam da böyle bir durumla alakalı.

İtalya'daki takımım Juventus şampiyonluğa emin adımlarla giderken, 2013 yılının ilk maçında kendi sahasında Sampdoria'yı ağırladı.

Maçta her şey Juve'nin istediği gibi başladı, hem penaltıyla 1-0 öne geçtiler hem de Sampdoria 10 kişi kaldı!

İşte bu andan sonra Juve taraftarının ve futbolcularının kafasında maç bitti, 3 puan cebe girdi!

Ama birden bire Pazar şekerlemesinden Sampdoria'nın 2 golüyle uyandılar, artık stres ve kabus zamanıydı...

İşte tam bu sıralarda Antonio Conte  3 oyuncu değişiklik hakkını  ve tüm kozlarını kullanmışken Marchisio'nun sakatlık anı yaşandı.

Büyük acı çeken Marchisio oyundan çıkmak isterken, Conte ısrarla onu oyunda tutup 1 kişilik avantajını kullanmaya çalıştı.

Özellikle koşarken büyük acı çeken Marchisio'yu sahada gördükçe benim İÇİM ACIDI.


Ve dakikalar 90'ı gösterdiğinde bir pozisyonda ayağını kaldırmak isterken yere yığıldı, sedyeyle oyunu terk etti.


O anda Conte'nin yüzündeki anlamsız ifadeyi görmenizi isterdim.

Yıllarca MRC oynattığım efsane Conte, takımın başına gelmiş, desteğimizi sonuna kadar vermişiz, ama böyle bir olaya imza atması beni fazlasıyla soğuttu kendisinden.

Bazen futbolcuyu kaybetmektense , 3 puanı kaybetmeyi tercih edecekseniz!