30 Kasım 2010 Salı

AL BAŞINA BELAYI

İşte şimdi durum fena karışacak.

Herkes konuşadursun El Clasico'dan ordan burdan.

Sessiz sedasız çekildi 19 yaş altı Avrupa Şampiyonası grup kuraları ve bilin bakalım bize kim çıktı?

Makedonya, Macaristan veeeeee Almanya!!!

Türk oyuncular kimin için oynayacak tartışmaları şimdi bambaşka bir boyut kazanacak!

Çünkü bugüne kadar A milli takım seviyesine gelene kadar gurbetçi oyuncuların diğer takımlarda oynamasına sesini çıkarmayan Türkiye'yi şimdi de 19 yaş altı tehlikesi bekliyor.

Yani durum gayet net bir şekilde karışık!!!

Çoğunluğunu Türk oyuncuların oluşturduğu Almanya'nın yeni jenerasyonu için büyük ibr sınav ve büyük bir muallak...

Belki farklı gruplarda olsaydık durum biraz hafif geçiştirilebilirdi ama aynı gruba düşünce AL BAŞINA BELAYI!!!

RONALDO PABUCU YARIM...

Bir aşağılanma...

Bir burun sürtülme!!!

Bir rezil edilme...

Portekiz'le İspanya'ya fiyaka atarken iyiydi ama dün fiyakasını fena bozdular, alaşağı ettiler Barca'lılar!!!

Dalga geçtiler!!!

RONALDO PABUCU YARIM Nou Camp'a gel oynayalım...

ÖZEL DERS!

Okula gidebilirsin, ek olsun diye dershaneye de ama mutlaka bir ÖZEL DERS gerekir sınavı kazanabilmen için.

Dün gece olduğu gibi...

Real'in sınavı geçmesi için gereken ÖZEL DERSi dün Barcelona fazlasıyla verdi!

Bundan ders çıkarırlar mı bilemem ama Barcelona sadece bir galibiyete değil çok daha fazlasına imza attı dün gece...

Bir ders, bir aşağılama, bir uzay futbolu ne derseniz diyin!

Gerçekten de bir kulüpten daha fazlası!!!

** Messi formasını vermemiştir umarım!
** Jose'nin ağlayan gölgesi
** Al Alves'i vur diğerlerine :)** David Villa is a Turkish Airline
** Jose'yi de eğerler
** Ronaldo'nun suratına 5 kardeş!
** Daha çok bakarsın be birader...

26 Kasım 2010 Cuma

WEMBLEY'E YAKIŞTI!

Uefa sonunda baklayı çıkardı!

Bu sezon Şampiyonlar Ligi Finali'nin oynanacağı Wembley'in özel logosu görücüye çıktı.

Hem de efsane isim Gary Lineker'le!!!

Ben çok beğendim ve şimdiden final için takibe başladım...

Defalarca bakın derim çünkü bu logo WEMBLEY'e çok YAKIŞTI...

BU KİM?

Ada sakinleri kendi aralarındaki maçlarda pek de sakin durmuyorlar!

Deplasmanda Manchester'la berabere kalınca sevinç gösterileri yapmıştı Glasgow taraftarları.

Bu sefer durum tersine döndü.

Glasgow deplasmanında tam berabere bitmek üzereyken maç, Manchester golü Rooney'le buldu ve hemen ardından da sevincini paylaşmak üzere tribünlerine koştu.

Tüm futbolcular sevinirken yanlarında ise kimliği belirlenememiş bir isim vardı!

İsm hala belirsiz!

Golü at, çıldır, yanında takım arkadaşların yerine taraftar olsun!

Peki BU KİM?

25 Kasım 2010 Perşembe

GÖTÜR GİTTİĞİN YERE...

Maç 0-0, Valencia yüklenirken Bursaspor tam da istediği pozisyonları yakalamaya başlamış her şey yolunda gitmekte.

Tam bu sırada defanstan atılan kontra bir top ve kahramanımız kaleciyle karşı karşıya.

Kaleci epey bir açılmış, yapılması gereken sadece bir 'tık'!!!

Hani derler ya topa 'tık' diye dokunsan yeter diye!

Arkadaş vuruyor topa ama nereye?

Maç dönüyor 6 oluyor sonra, 12 olmadığına dua etsinler...

Şu bisikletli çocuğun numarasını alsak Spielberg'den de götürse bizimkini de...

TEŞEKKÜRLER BURSASPOR

Teşekkürler çünkü Bursaspor futbol tarihine yepyeni bir vizyon getirdi.

Futbolun meyvesi olan gol dün akşam evlerimizi şenlendirdi.

Bol pozisyon bol gol, insan daha ne isterki?

İki Valencia maçında toplam 11 gol oldu...

Ertuğrul Sağlam gerçekten de seyir zevki olan müthiş bir takım yaratmış!!!

Sayelerinde Joaquin'in golü gibi uzun süre hafızamdan silinmeyecek bir gol gördüm!

Bu arada maç başladığında tvnin sesi kapalıydı, malum Ertem Şener'e dayanamıyorum, o yüzden ilk başta turuncu formalı takımı Valencia zannettim ve içimden Bursaspor ilk puanını alacak mı acaba derken olanlar oldu!!!

Ertuğrul Sağlam'a CL'de izlettirdiği doyumsuz futboldan dolayı, başta Sercan olmak üzere Bursaspor futbolcularına bu müthiş performanslarından dolayı, Joaquin'e sağ ayağından dolayı ve Ertem Şener'e doyumsuz(!!) anlatımından dolayı teşekkürü bir borç bilirim...

24 Kasım 2010 Çarşamba

TATİL MANZARASI 'BARCELONA'

Söylenecek fazla söz yok, yine gittik, yine aşık olduk ve yine malesef döndük!

Kısaca şunu söyleyelim o zaman, marinada AS gazetesini okumak(resimlerine bakmak:), kendi maçlarında 8 gol birden atmalarının sevincini görmek ve kendi maçlarından hemen sonra başlayan Real maçında Madrid gol attıkça sinirlenip, 4. golden sonra tvleri kapatışlarını izlemek müthişti.

Madrid'in 5. golünü eminimki çoğu göremedi ama ertesi sabah hepsi bizim gibi 8-0'ın tadını çıkarttı!

Hatırlıyorum da bundan iki sene önceki bir Barcelona seyahatimde de Real'i 6'lamışlardı...

Acaba benimki de gizli totem mi?

Ne diyelimki kaç sıfırdık o zaman bak, kaç sıfır kaldı şimdi? Barcelona Barcelona!!!

TATİL MANZARASI 'VALENCİA'

Bu akşamki maça denk getirmek iyi oldu!

Turuncu, siyah ve beyazın İspanyol karışımı Valencia!

Yani güneşin, gecelerin ve barışın sembolü!

Meşhur Mestella Stadı'na çıkacak bu akşam Bursaspor ama Valencia önümüzdeki sezon yepyeni 75bin kişilik Nou Mestella Stadı'na kavuşmak için gün sayıyor!

Aslına bakarsanız şehri gezerken kulübün neden ekonomik krizde olduğunu daha iyi anladım...

Tüm Valencia her fırsatta siestada, Valencia Store'da satılan ürünler Real'in ve Barca'nın storelarında satılanların yarı fiyatı olmasına rağmen kimsecikler yok.

Kiminle konuştuysak Valencia'daki futbol ateşi şehirde sadece maç günleri 5 saat boyunca yaşanmakta!

Yani maç başlamadan hemen önce, maç sırasında ve maç çıkışında!

Bu arada orada olsaydık Valencia'nın Rangers ve Bursa maçlarına kombine alıp 100 euro'ya işi kapatırdık :)

TATİL MANZARASI 'MADRİD'

Real Madrid'i pek sevmezdim, bir seyahat yaptım hayatım değişti.

Artık Real Madrid'e hayranlık duyarken, Madrid şehrindense pek haz etmiyorum!

Malum telefonumun ve muhteşem fotoğraf makinemin çalınmasından sonra elimde kalan bir kaç kareyle yetiniyorum bu sayfada!

Mesela stadın her yerini görmüşken Jose Mourinho'nun gayet ciddi bir şekilde teknik-taktikden bahsettiği yerlerde gönül rahatlığıyla rahat durmadığımı söyleyebilirim.

Ha tabii ki bir de, eminimki Jose aşağıda görülen mavi dandik koltukta oturmuyordur :)

Ama şunu açık seçik söylemeliyimki Bernabau hayatımda etkinlendiğim bir kaç staddan biri oldu.

Yani verdiğim 16 euro'nun karşılığını fazlasıyla aldım.

Sadece stadın boş hali bile bana 'bir gün bu stadda kesinlikle maç izlemeliyim' dedirtti.

Nou Camp'ınki kadar iştihamlı bir müzesi olmamasına rağmen stadın daha modern, sahanınsa bir taraftarı top oynamaya daha çok iştahlandırdığını söyleyebilirim.

Yani bir taraftar olarak 'şu sahaya bir ayak bassam benden daha mutlusu olamaz, bu sahada keşke ben de top oynasaydım' dediğiniz oldu mu bilmiyorum ama Bernabeu'nun özel solar ışıklarla beslendirilen çimleri, sizi resmen sahaya davet ediyor!!!

Müzede şu ana kadarki topçuların yer aldığı fotoğraf sergisinde ise Guti, Schuster ve Hagi gibi isimleri görmek duygulu bir andı!

Bir daha Madrid'e gidersem bu sadece Bernabeu'yu görmek için olur, o kadar!

TATİL MANZARASI 'ZÜRİH'

Uzun tatildi, iyi oldu!

Aslında hiç de aklımızda yokken birden bire 103.8 Dinamo FM'den kazandığımız Zürih seyahatiyle yollara koyulduk.

Müthiş tatilin başında iyi geldi Zürih seyahati, bozdurup bozdurup harcadık, teşekkürler Dinamo!!!

Bir de gittik ki ne görelim İsviçre'nin en önemli maçlarından biri tam da bizim olduğumuz tarihte oynanmaktaymış.

FC Zürih-Young Boys maçı kaçmazdı; kaçmadı da!!!

Ama herkesin tahminin aksine bir değişiklik yaptık, deplasman tarafına oturduk.

Yani bildiğiniz Young Boys taraftarıydık:)

YOUNG BOYS :) from davidaames001 on Vimeo.

İlk yarı Zürih'in gelen 2 golüne, ikinci yarıda 2 golle karşılık verdei 'genç oğlanlar' ve bizim oldğumuz kalede gördüğümüz dört gol yanımıza kar kaldı.

Maça girerken yanyana yürüyen iki takım taraftarı, maç bitiminde de aynı tramvaylarla evlerinin yolunu tuttu.

Medeniyet dediğin işte böyle bir şey olsa gerek!

Young Boys'a vefa borcumuzu ödedik, iyi de oldu!

Bir daha İsviçre Ligi'ndeki bir maçı yerinde izlermiyim? Hiç zannetmiyorum!!!

HOP YOUNG BOYS! from davidaames001 on Vimeo.

TATİL MANZARASI 'VİLLAREAL'

Villareal derken, atlayıp gitmedik tabiki ta oralara, onlar bize geldi:)

Nasıl mı?

Valencia'ya daha henüz adımımızı atmış ve otelimize yerleşmişken bir de baktıkki Villareal'li futbolcular şehir turunda.

Gerçi topçuların arkasından yetişip bir Rossi'yle bir Nilmar'la resim çektiremedik ama en azından otobüslerini yakaladık...

Öğleden sonra ise topluca hareket edip ayrıldılar Valencia'dan, bize de tatil hatırası Villareal otobüsü kaldı...

22 Kasım 2010 Pazartesi

BİR ACI BERNABEU HATIRASI

Malum bayram tatili 10 gündü.

Ben de sayfayı nadasa bırakıp attım kendimi yollara.

Futbola dair anlatacak ve o kadar çok şey olduki!

Bu hafta içerisinde hem içerik hem görsel olarak çok şey olacak ama açılışı acı haberle yapmak istedim.

Güzel bir Madrid gününde Bernabeu'yu ziyaretten daha iyi ne olabilirdi?

Gittik 16 euromuzu verdik, gördük, hayran kaldık, üzerine çok konuştuk çok resim çektik ama malesef elimde sadece bir kaç güzel anı kaldı!

Bernabeu ziyaretinin akşamında çalınan Blackberry telefonuma mı üzüleyim yoksa muhteşem Sony kamerama ve içindeki onca kareye mi?

Evet resimler de gitti hain hırsızın ellerinin arasında:((((

Bendeyse sadece twitter'a yüklenmiş bir kaç resim kaldı.

Yani anlayacağınız BİR ACI BERNABEU HATIRASI!!!

11 Kasım 2010 Perşembe

SAĞOLASIN BAŞKAN!

Malumunuz bayram yaklaşıyor, tebrikler çoğalıyor.

Bugün de Sayın Yıldırım Demirören kart göndermiş, SAĞOLASIN BAŞKAN!

Alan Iverson da kurban kesecek mi?

10 Kasım 2010 Çarşamba

ÜÇ TEHLİKELİ KADIN!

Öncelikle en baştan şunu belirtmem gerek, bu yazıyı yazma sebebim geçtiğimiz günlerde okuduğum kadınların gelir seviyesi yükseldikçe boşanma oranlarının yükselmesi haberidir.

Çünkü onlarla aramızdaki en önemli iletişim kaynağı aslında para değil mi?

Evet haberden epey bir etkilendim ve bunun üzerine bol paranın döndüğü, daha doğrusu paranın sıcak olduğu en önemli sektörlerden futbolda hanımların rolü nedir diye araştırmaya başladım!

Ve karşıma ÜÇ TEHLİKELİ KADIN çıktı.

Tehlikeliler çünkü ellerindeki gücü her an kontrolsüz olarak kullanıp Avrupa futbolunun başına büyük işler açabilirler.

Sonuçta bir futbol takımının başında olmak hele hele önemli bir kulübün başında olmak tıpkı Abramovich'in yaptığı gibi ya da Arapların City'de yaptığı gibi futbol dünyasının dengelerini değiştirmeye yeterli!

Bu hanımefendilerden ilki Linda Pizzuti...

Kendileri Red Sox'ın sahibi yani Liverpool'un anahtarını henüz almış olan 56 yaşındaki John Henry'nin 30 yaşındaki yepyeni eşi!

Ve bu yepyeni eş Liverpool gibi yepyeni bir oyuncağa sahip olmak üzere!

John kardeşimiz Amerika'da Red Sox'la uğraşırken Linda hanımkızımızda Liverpool'un gidişatına yön verecek.

Neler yapacağını hep birlikte göreceğiz ve belki hemen olmayacak ama John işleri rayına oturtur oturtmaz, Linda'yı İngiltere'de bırakacağını eşe dosta söylemiş durumda.

Hatta söylemesine gerek kalmadan Linda Pizzuti twitter hesabından zaten kulübün patronuymuş gibi mesajlar atmaya başlamış!!!

İkinci hanımefendi ise Rosella Sensi...

Sensi ailesinin işlerini yürütürken bir yandan da Roma'yı yakan kişi Rosella!

Aile İtalya petrolünü elinde tutarken, Rosella'da Serie A'daki tek bayan başkan ünvanını korumakta.

Rosella özellikle geçen sene yuhalandıktan sonra bu sene Vucunic ve Totti'nin yanına Boriello ve Adriano'yu kadroya kattı ama gidişat yine aynı!

İşin şöyle bir gerçek yanı varki Rosella eğer kızarsa İtalyan futbolunu fena bir kaosa sürükleyebilir ya da İnter ve Juve'nin egemenliğine başkaldırabilir.

Üç numaralı hanımefendi ise Fransa'dan Margarita Louis-Dreyfus!

İngiltere'de Linda, İtalya'da Rosella varsa Fransa'da da Margarita var.

Marsilya'nın sahibi Margarita özellikle ikibinli yıllarda Lyon'un altında ezildikten sonra geçen sene takımın duble yapmasıyla rahat bir enfes aldı.

Canı istediğinde Niang gibi önemli topçulara yol verebilen ama gerisini doldurabilen akıllı bir kadın.

Gerçi para var imkan var e bir de akıl olunca bir kadının tehlike potansiyeli katlanarak artmaz mı?

Bugün Lyon, Bordeaux ve PSG'nin başındaki en büyük dert kısaca Margarita!

Kendisi biraz çapkın, Facebook'da da beğenenler her gün artmakta!

Kısaca zor iş futbol sektöründe kadın olmak, özellikle ofsayt nedir bilmiyorsan, lig usulünden anlamıyorsan, bu erkekler neden benim yrime bu topun peşinden koşuyor diyorsan hayat sana çok zor be hanımefendi!

Keşke sadece tribündeki güzellik olsalar ve bu işe fazla bulaşmasalar ve biz onları bu halleriyle sevmeye devam etsek!

ATATURKIYE

Saygıyla ve sevgiyle anıyorum...

9 Kasım 2010 Salı

İŞTE TÜRK FUTBOLUNUN HALİ!

Geçen haftadan beri yukarıdaki resme bakıyorum.

O kadar çok şey anlatıyor ki bu resim; Milli Takımın başarısızlığını, kulüplerin Avrupa'da olamayışını ve özellikle büyüklerin içinde bulundukları durumu!

Tam anlamıyla TÜRK FUTBOLUNUN HALİ yukarıdaki resim.

Neden mi?

Çünkü bu resim 1 Kasım'da Nyon'da Uefa'nın merkezinde yapılan elit antrenörler seminerinde çekildi.

Sadece ilk bakışta bile tanıyacağınız Alex Ferguson, Guardiola, Jose Mourinho, Felix Magath, Carlo Ancelotti, Roy Hodgson, Ranieri gibi isimlerin yanısıra pek de yüzüne aşina olmadığımız Basel teknik direktörü Thorsten Fink, Panathinaikos teknik direktörü Nikos Nioplas ve Benfica teknik direktörü Jorge Jesus gibi isimler de mevcut!

Peki ya Schuster nerede? Hagi nerede? Aykut Kocaman nerede? Şenol Güneş nerede? Ertuğrul Sağlam nerede?

Sanırım kumda top oynamaya gittiler!!!

8 Kasım 2010 Pazartesi

NE HAFTASONUYDU AMA!

Uzun zamandır bu kadar futbola doyduğumuz bir haftasonu hatırlamıyorum.

Özellikle havanın sisten pustan geçilmediği gecelerde ve özellikle Pazar günü öğlesinde başlayan futbol serüveninde çok şey gördük.

Kartlar, penaltılar, goller ve müthiş hareketler havada uçuştu!

NE HAFTASONUYDU AMA!

** Real, Atletico'yu rahat geçti ve Madrid'in hakiminin kim olduğunu bir kez daha gösterdi. Ama bence maçın olayı Carvalho'nun gözünün kanamasıydı!** İtalya'da Roma, Lazio'ya yine ders verdi ve yine De Rossi tribünlere tırmandı!** Porto Benfica'yı 5'ledi. Hulk varsa gözün kapalı oyna!** Mevlüt kapıyı açtı PSG Marsilya'yı saf dışı bıraktı..** Liverpool'a Chelsea piyangosu vurdu. Guti ve Quaresma'sız Beşiktaş neyse Gerard ve Torres'siz Liverpool'da aynı!

4 Kasım 2010 Perşembe

NEREYE KOŞUYOR?

Hazır dün akşamki maçta Real 90+4'de golü bulunca Jose Mourinho'nun koşusundan bahsetmişken önceki iki efsane koşuyu da hatırlıyalım derim!

En büyük efsane olan ve Jose'yi tüm Dünya'ya tanıtan Porto'nun Mancehster'a son saniye şoku ve Jose'nin 40 metrelik deparıydı!

Hadi deparı attın neden tribünlere hareket yaptın?


MANCHESTER UNITED VS FCPORTO - COSTINH
Yükleyen tripeiro60. - Daha fazla spor videosu.

İkinci büyük koşu ise İnter'le Barcelona'yı eleyip seyircilere el kol yapıp, Valdez'le kapışmasında oldu.

Maçın bitiş düdüğüyle beyimiz kendinden geçti, koptu gitti...


Mourinho Epic Celebration - Barcelona Vs Inter
Yükleyen footballove. - En yeni ve en heyecanlı spor videolarını keÅ�fedin.

Dün akşam üçüncü koşuyu gördük ama Jose Mourinho da kendi kendine düşünmeli; NEREYE KOŞUYOR?

Çünkü futbol bu yarın bir gün sana da koşabilirler!!!

BÜYÜK MAÇ DEDİĞİN

Milan-Real Madrid maçı gerçek bir büyük maç oldu!

Benim için maça damgasını vuran iki olay var...

Birincisi; hayatta en antipatik bulduğum forvetlerden olan Filippo İnzaghi, yani İtalya'daki adıyla 'Super Pippo' 37 yaşında hala top oynamakta ve hala Real'e gol atabilmekte ve hala o iğrenç gol sevincini yapabilmekte.

Bir golcü sevinç yaşarken kendinden ancak bu kadar nefret ettirebilir.

İkincisi ise; Jose Mourinho'nun son saniyede gelen golden sonra yaptığı koşuydu.

Yani Jose yine efsane maç sonu koşularından birini yaptı. Hatırlarsınız daha önce Manchester United'a atılan golden sonra köşe gönderine, Inter'deyken Barcelona'yı yenip Barca maraton tribününe koşmuştu!

İzlemeyip fotoğraflara baksanız yine yeterli;BÜYÜK MAÇ DEDİĞİN BÖYLE OLUR!

* Baklavacı Cristiano
* İki deli kolkola
* Büyük maçsa Zinedine de izler
* 9 tamam da 69 neyin nesi?