30 Aralık 2011 Cuma

MUTLU YILLAR !

Ve geldik sonuna bir yılın daha...

Futbolun getirdikleri ve götürdükleriyle dolu bir yıl oldu.

Şöyle bir baktım da geçen sezona onca konu, onca yazı vardı.

Şampiyonlar Ligi'ni Barcelona'nın alması, transferler, şike, blogların ülkemizda yasaklanması ve iki buçuk ay boyunca yazı yazamamam ilk aklıma gelenler...

Ama şahsım adına söylemeliyimki bu yılı asla unutmayacağım!

2011 yılı ilk kez bir El Clasico izlediğim yıl oldu...

Önceki sezonun İspanya Süper Kupa Finali'ni Nou Camp'da izlemiştim, bu sezonki finali de izleyince hem iki yıl üst üste Barcelona'nın kupayı kaldırışını hem de hayatımda ilk kez bir El Clasico deneyimini yaşamış oldum...

Herkese mutlu, sağlıklı, futbol dolu bir yıl dilerken, umarım hepinizde de yukardaki ilah Hugh Hefner şansı olur...

Cheers..!

29 Aralık 2011 Perşembe

İLK YARININ FUTBOLCUSU

Bunalımdaki Türk Futbolunun belki de parlayan bir kaç yıldızından biri, bana kalırsa da İLK YARININ FUTBOLCUSU; Egemen Korkmaz!

Bursaspor, Trabzonspor derken milli takımın ve Beşiktaş'ın çok geç kazandığı bir isim O!

Şu istatistiğe bir bakar mısınız; ligde tam 17 maçta ilk on birde başlayıp Bursaspor maçının dışındaki tüm maçlarda 90 dakika sahadaydı, Avrupa maçlarının tamamında yani 8 maçta daha oynadı, bunlara bir de 6 milli maçı eklerseniz, toplam 4 ayda oynanan 31 maç sanırım tüm gerçekleri bize sunuyor!

Bütün bunlara ek olarak attığı iki önemli gol var Beşiktaş için...

İstikrar, azim, hırs, centilmenlik ve tüm oynadığı maçlarda hatasız görev yapmasıyla saygıyı sonuna kadar haketti Egemen Korkmaz...

Beşiktaş taraftarı da onun hakkını verdi tabi, çünkü o taraftara üçlü çektirmek her yiğidin harcı değil!

'AMAN'SIZ TÜRK FUTBOLU

Güzel ülkemin güzel futbolu, ne hale getirdi güzelim oyunu!

Zamanında teşhisi imparator koymuştu:)

Nerden geldi aklıma bilinmez ama ne kötü bir reklamdı bu Nıke'ın yaptığı...

Bugün günüme neşe katan reklam oldu!

Gökhan Ünal'ın yüzünden ateş çıkartıp, Arda'nın yüzünde akrep yürütüp, Fatih Hoca'ya da 'it's the football' öncesi 'Amansız ol' dedirtmek...

AMAN'SIZ TÜRK FUTBOLU'na gelsin bu reklam.

26 Aralık 2011 Pazartesi

ALLAHIN SOPASI

Okuyanlar bilir, Mesut Özil'e karşı büyük bir antipatim var.

Sevmiyorum adamı.

Topçuluğuna, yeteneğine bugüne kadar en ufak laf etmeyip adamın oyununu da kendisine MeSSut diyerek övmüştüm.

Takıldığım noktaysa Mesut'un Almanya milli takımını seçmesiydi.

Hala takılıyorum ve devam da edeceğim.

Gelin görünki İspanya Ligi'ne verilen aradan istifade beyimiz kalkıp özel uçakla Zonguldak'a gelmiş ve köyünde iki gün geçirmişti.

Ntvspor'da izlediğim ropörtajda 'toprağıma amcamgile, yengemgile geldim' diyerek maçlarda ettiği Türkçe küfürlerin dışında da bizden izler taşıdığını gösterdi Mesut!

Bu yayınla birlikte eş dostun 'bak gördün mü adam Türk' mesajlarına ve telefonlarına maruz kaldıktan tam bir gün sonra Cuma akşamı dışarda yemekteyken bir de yan masamıza kim gelsin?!?

O saydırdığım Mesut Özil çıksın Madrid'den gitsin Zonguldak'a sonra da gelsin istanbul'da yan masamıza!

Haydaaaa...

ALLAHIN SOPASI yok tabi...

Canını sıkmadım çocuğun merak etmeyin.

Aslında her şeyi bir kenara bırakın Zonguldak'a gittiğinde üzerindeki 'Mıchael Jackson'ın 1983'de Thrıller videosunda giydiği kırmızı ceketi andıran ceketi ' çok mu aradın?' demem lazımdı :)

Şaka bir yana dedik ki iyi topçusun ama ben Barcelona'yı destekliyorum.

Hele hele yanımdaki iki arkadaşım Real Madrid'i tutuyor ve Mesut'u çok seviyorken geceyi mahvetmenin anlamı olmazdı!

Memleket meselesine sonra daha rahat ve alkolsüz olduğumuz bir zamanda girmeyi tercih ettiğimi de özellikle belirtmem gerek, yoksa sıkıntı çıkabilirdi.

Hazır bir Real Madrid'li topçuyu yakalamışken imza almamak olmazdı.

E tabi insanın elinde hazırda forma falan da olmayınca peçeteyi imzalatmak da bize yakışmazdı!!!

20 Aralık 2011 Salı

YENİ KURBAN!

Her gelen ünlü isim bu ülkenin futboluna katkı yapacakken birdenbire kendini medyaya meze olarak buluyor!

Teknik direktörlere dalma ve adam harcama konusunda İtalyan medyasıyla birinciliği paylaşan ülke medyamıza hayırlı olsun.

Orduspor büyük iş yaptı o ayrı!

Önemli olan bu isimleri buraya getirmek değil, getirdekten sonraki süreçleri iyi yönetebilmek.

Orduspor yönetiminin esas sınavı şimdi başlıyor çünkü ortada medyanın YENİ KURBANı var; Hector Cuper!

19 Aralık 2011 Pazartesi

AĞIR ABİ!

Dünya'nın en güzel şehirlerinden birinin takımı Valencia!

İspanya'daki Real Madrid ve Barcelona ağırlığından sonra üçüncülük savaşının son yıllardaki mutlak galibi...

İşte bu Valencia'nın gol yükünü özellikle son iki sezondur tek başına taşıyan bir AĞIR ABİ var; Roberto Soldado!

Dün akşam oynanan Malaga maçında 2 golü kaydeden ve bu sezonki 11. golüne ulaşan Soldado şu an hiç kuşkusuz Valencia taraftarının en sevdiği isim.

Bu sezon attığı birbirinden güzel gollerin üstüne dün akşam attığı özellikle ikinci gole bir bakar mısınız?

Gelişine vuruşların hastasıyım!

DAHA GÜÇLÜ OLMAK İÇİN...

Bir marketing hikayem var!

Günümüzde herkes bir sosyal medya gurusu olmuşken, birden bire millet pazarlamanın dahi çocuğu gibi takılırken, bu işleri yıllardır yapan birisi olarak sadece şaşkın bakışlarla izliyorum ortalığı!

İşler o kadar aldı başını gittiki sezon başından beri yayınlamak istediğim o futbolun markaları yazımı yayınlayamadım!

Ortalığı 'mal'lara bırakacağımız sanılıyorsa, yanılıyorlar!

O yazıya gelene kadar idare etmenizi istediğimi bir resim var!

Bu sezonun hiç kuşkusuz en önemli çıkışlarından ve sürprizlerinden birini yapan Mersin İdman Yurdu'nun forma sponsoru olan Soil'in bir billboard çalışması!

Adamlar almışlar Nobre'yi koymuşlar!

Bunun bir de Nurullah Sağlam ve Nduka versiyonlarını gördüm ama yayınlamaya vicdanım el vermedi :)

Siz de Nobre gibi DAHA GÜÇLÜ OLMAK İÇİN Soil'e gelin!

Meğer Nobre bu sezonki formunu Soil petrollerinden alıyormuş, biz de Beşiktaş'da neden oynamadı diyorduk!

13 Aralık 2011 Salı

YAZDIĞI GOL

Bazı goller varki şapka çıkarılmalı, okullarda gösterilmeli.

Van Persie'den ne kadar pek hoşlanmasam da bu hafta attığı değil, YAZDIĞI GOL çok fena hem de çok!

Yazdığı diyorum çünkü bu topa gelişine yaptığı o vuruşa attığı gol demek, hakkını vermemek olurdu!

Öyle bir golki Henry bile ayakta alkışlıyor!

REİS

İtalya Serie A'daki en beğendiğin isimleri say deseler mutlaka ona da yer veriririm.

Fifa'da Juve'yi seçenleri ayakta tutan yegane isim!

O bir kaptan, o bir REİS; GIORGIO CHIELLINI!

2004-2005 sezonu sonunda Firentina'dan geldiğinde beklentileri karşılar mı diye soranlar bugün kendisinin en büyük hayranı oldular!

Juve'nin özellikle zorlu şike ve ligden düşme dönemlerinde gemiyi kaptırmayan ve Alessandro ile birlikte takımı ayakta tutmaya çalışan isimdi o...

Bu sezon siyah-beyazlılar şampiyonluğa giden zorlu yolda, Roma virajında, onun attığı golle puanla döndü deplasmandan!

Büyük, çok büyük oyuncu!

12 Aralık 2011 Pazartesi

Aİ SE EU TE PEGO


Bundan yaklaşık 10 gün önce Footballove 'da Milan'lı oyuncuların deplasmana giderken trende yaptıkları dansı görmüştüm.

Meğer o dans aslında gümbür gümbür gelen depremin öncü işaretiymiş!

Sabah sabah güzel şarkıyla uyandığımızda bir de baktık ki şarkı zaten almış başını gitmiş.

Haftasonu oynanan Palermo-Cesena maçında gol atan Mutu bile yapmış dans hareketlerini!

Zaten daha önce Neymar soyunma odalarında kopmuş şarkıyla!

Buyrun üstte orjinal klibi izlerken altta da olayın gelişimini izleyin!

Karşımızdaki vaka çok ciddi, yeni bir Macarena, bir Coco Jambo bir Lambada olayı daha dünyayı esir almak üzere!

Bunların hepsi Dünya'nın diğer yarısının Yaz'ı yaşamaya başlamasından dolayı başımıza geliyor!

Adamların kanı kaynıyor; normal!

Aİ SE EU TE PEGO...


KLASİK CLASICO

Artık lokasyon farketmiyor!

Bernabeu da olsa Camp Nou da olsa tarife hep aynı...

Maç sonucunu geçtik, bu devirde Barcelona'nın yüzde kaç topa sahip olacağını, kaç şut çekeceğini, kaç pas yapacağını merak edip istatistik kovalıyoruz, ne de olsa artık KLASİK CLASICO!

Bir de unutmadan Mourinho'nun son üç maçtaki bahanelerine bakmak gerek; 5-0'dan sonra 'Hakem', Süper Kupa maçından sonra ' Messi ' ve bu maçtan sonra 'Şans '; ilahi Mourinho!

Madrid'li evine yine hüzünlerle dönerken, Barcelona'lı ise evine değil Tokyo'ya devam etti...

9 Aralık 2011 Cuma

POR QUE?

Yarın akşam bu sezonun üçüncü El Clasico'sunu izleyeceğiz!

Hatırlayın lig başlamadan Süper Kupa için iki kez bir araya gelmişler ve Nou Camp'da benim de canlı canlı şahit olduğum maçla Barcelona kupayı kaldırmıştı.

Yine bir müthiş maç ve yine aynı soru kafalarda, HANGİSİ?

Benim için komple bir futbolcu olması sebebiyle her zaman Messi!

Ronaldo ve Mourinho'nun mağlubiyetten sonra Pazar sabahında kendilerine soracakları soru şu; POR QUE?

Cevabıysa çok basit; POR MESSİ, POR MESSİ...

IQ

Fazla söze gerek yok, geçen hafta özellikle uzun uzun yazmıştım Ricardo Quaresma'yla ilgili...

Dün akşam attığı golden sonra söylenebilecek tek şey var ; IQ!

Quaresman'nın attığı gol öncesinde hemen hemen benzer bir noktadan yine bir serbest vuruş kazanmıştı Beşiktaş ama Fernandes'in şutu barajdan kornere çıkmıştı!

Bu frikikten yaklaşık beş dakika sonra bu sefer Q7 topun başına geçti ve zekasını konuşturdu...

Kimileri varki kalecinin barajı yanlış kurduğunu söylese de, gözden kaçmaması gereken önemli bir nokta var.

Tam baraj kurulurken Quaresma Ernst ve Veli'yi yani aslında aynı dili konuşan ve iyi senkronize olabilecek iki orta saha oyuncusunu baraja gönderiyor.

Ricardo topa yaklaştığı sırada bu ikili ters yönlere doğru koşmaya başlıyor ve top da tam bu noktadan geçip ağlarla buluşuyor!

Sadece yetenek yetmez kafa çalışmadıktan sonra!

MAÇIN ADAMI!

Herkes derbiden sonra birilerin ön plana çıkarttı.

Kimisi Fenerbahçe'nin kötü oyununu, kimisi Emre Çolak'ın başarısını, kimisiyse taraftarın yaptığı şovu.

Bana kalırsa bu maçı tek başına alan birisi vardı; Fatih Terim!

Rakibini o kadar iyi analiz etmiş ve kartlarını o kadar güzel sahaya dizmiştiki biraz şans yanlarında olsa maçın sonucu belki de tarihi bir noktaya gelebilirdi!

Ülke futbolunun içinde bulunduğu bu kaos ortamında, işin içinden bir türlü çıkılamazken, çözüm için basit ama çok etkili bir çözüm yolum var; futbolu futbolu bilenlere bırakın!

Fatih Terim futbolculuğundan sonra kendi gelişimini ve değişimini yaratırken aynı zamanda ülke futboluna da en faydalı olmuş, en çok hizmeti getirmiş kişi!

Böyle bir değeri sadece Galatasaray teknik direktörü olarak kullanmak ve yerlerde sürünen futbolumuzu ayağa kaldırmak için kullanmamak nasıl bir hoyratlıktır anlamak mümkün değil!

Futboldan başka her şeyle ilgili olanlar bu spordan çeksinler ellerini ayaklarını, merak etmesinler sahipsiz kalmaz hiç bir şey, özellikle de MAÇIN ADAMI hala bu işin içindeyken...

6 Aralık 2011 Salı

MATES!

Fena takıldık bu Fifa işine!

Eş dost da işin içine girince olay bambaşka boyutlara geldi!

Oyunun grafikleri, müzikleri ya da oynanabilirliğiyle ilgili bir kaç defa yazmıştım ama bir de baktım ki beni benden alan bir Alan bir de Martin var ortada!

Alan Smith ve Martin Tyler'dan bahsediyorum!

Fifa'nın oynanabilirliğinde muhteşem anlatımlarıyla inanılmaz katkıları var bana kalırsa!

That's what i call MATES!

112 ACİL!

Hayatta para önemli, hem de çok önemli!

Kolay yoldan para kazanmak kadar güzel bir şey olabilir mi?

Bir zamanlar keşke şu işe girseydim dediğim işlerden bir tanesi futbolcu menajerliği...

Bu kadar kısa, öz ve kolay para kazanımı hayatta bşka çok az meslekte var.

İngiltere Premier League'indeki 2011-2012 sezonunun ilk yarısı itibariyle menajerlerin kazandığı miktar açıklandı.

Buna göre transfer döneminde menajerlerin kazandığı para 112 milyon Pound!

Daha fazla yazmaya gerek yok, başkasının parası benim parmaklarımı yormasın ama bize de lazım çıkış için, bir 112 ACİL!

2 Aralık 2011 Cuma

RONALDO MU, NANİ Mİ?

Sporting, Barcelona, Porto, Inter, Chelsea ve Beşiktaş...

Yukarıda sayılı takımların kadrosunda bulunmuş ve hala kariyerine devam eden bir futbolcunun özelliklerini, davranışlarını ya da yeteneklerini tartışanların futbol bilgisinden şüphe ederim!

Dün akşam bir futbol ekolunun en önemli ürünlerinden biri olan Ricardo Quaresma'nın dersini izledik hep beraber!

Portekiz'in en büyük futbolcu fabrikası olan Sporting Lizbon altyapısından çıkan en önemli üç üründen biri o!

Sezon içerisinde ve geçen sezonun sonlarına doğru satsak mı bu adamı diyen Beşiktaşlılar vardı, hala da varlar!

Ricardo pas vermiyormuş, şahsi oynuyormuş, bencilin tekiymiş...

Türk basınının yediği futbolcular kervanındaki dünya yıldızlarına daha henüz bir kurban veren Beşiktaş'da ortadan kaldırılması gereken ilk futbolcu o şimdi!

Basının yaydığı bu gazdan etkilenen bir çok kişi arasındaki Beşiktaşlıların bir durup, soğuk suyla kendilerine gelmeleri gerekiyor...

Hafızalardan henüz Tabatalar, Diattalar, Higuanler, Youlalar silinmemişken nedir bu insanların Quaresma'dan istedikleri?

Guti'yi yediğiniz yetmedi mi?

Siz dünya yıldızlarını getirmekteki becerinizi onları yönetmekte gösteremezseniz sonuçlarına katlanmak zorundasınız...

Ama durun bir dakika; Quaresma'yı da yedirtmem size!

Şu anda Türkiye'deki lisanslı futbolcular içerisindeki en yetenekli ve değerli adamı savunup, korumak herkesin görevi!

Bir de Beşiktaş açısından baksanıza sadece Quaresma'nın değil Fernandes ve Almeida'nın bu sezonki performansı çok önemli, çünkü yılın sonunda Euro 2012 var.

Bu üç oyuncununda Portekiz kadrosuyla Euro'ya gitmesi Beşiktaş'ın önümüzdeki satış opsiyonlarında 5-10 milyon euro daha fazla kazanması demek!

Uyanın artık!

Quaresma'yı satınca yerine kimi alacaksınız?

Cristiano RONALDO'yu mu yoksa NANİ'yi mi?

Aynı beceride, üstün bir futbolcu koyamayacaksan, yerine susup oturacaksın!

Adamın vermediği pasda, oynadığı bencil oyunda daha sabırlı olacaksın!

Yoksa dün akşam Maccabi'li futbolculara olduğu gibi Quaresma daha çok sizi yatırıp kaldırıp, ayağının dışıyla ters köşeye gönderir...

1 Aralık 2011 Perşembe

FIFA IWC 12

Geçen yıllar hayattaki önemli değişiklikleri de beraberinde getiriyor.

Bunlar arasından belki de en belirgin olanı yılların Pes'cisi olarak son iki yılda geldiğim Fifa noktası!

Playstation dünyasındaki bu önemli savaşta bir saf tutmak gerekiyorsa 2010'lu yıllarda Fıfa'yı tek geçtiğimi belirtmem lazım.

Bir oyun düşünün sadece evinizde otururken size bir Dünya Kupası imkanı sağlıyor!

Geçen yıl katıldığım ve kendimce başarılı olduğum Dünyanın en büyük interaktif şampiyonasında bu yılın heyecanı bugün başlıyor...

FIFA IWC 12'de online ortamda karşınıza çıkacak bu gezegenin başka köşesinde bambaşka bir saat diliminde hayatınızda belki hiç karşılaşmayacağınız biriyle yapacağınız bir maç yaşamınızda farklı bir pencere açabilir!

Ortalıklarda iyi oyuncuyum diyerek atıp tutuyorsanız, Fifa'da görmek isteriz sizi.

Hala haberi olmayanlar varsa, geçen sene Los Angeles'daki finale bir göz atsın, sonra konuşalım:)

30 Kasım 2011 Çarşamba

KOMEDİ DÜKKANI

Elimizde avucumuzda ne var?

Aslında pek bir şey yok,o yüzden olanların da kıymetini bilmek lazım, mesela futbolun!

Yaz aylarında gerçekleşen federasyon seçimleri ve yeni yönetimle birlikte çağ atlayan futbolumuzdan bahsetmek lazım!

Çağ atladık atlamasına da, geriye doğru atladık!

Yeni federasyonumuzun gerçekleştirdiği 'marka değeri'ni artırmaya ve futbolumuzu çağ atlattırmaya yönelik bir kaç önemli icraatten bahsedelim...

İlk icraat hiç kuşkusuz şike operasyonuydu.

İçeride beşinci ayını tamamlayan insanlar var ve hala neden orada oldukları belli değil. Böylesine önemli bir olay varsa içeride futbolcu neredeyse yoksa, toplam kişi sayısı beşi onu geçmiyorsa, nasıl oluyor da böylesine büyük bir şike kurgusu oluyor diye insan kendine soruyor!

Dün akşam Ali Koç'un yaptığı açıklamalara katılmamak elde değil, işin sonunda buna karşı direnenler ve yalakalık yapmaya devam edenler bugünün tam tersi bir duyguyu yaşayacaklar!

Gelelim ikinci büyük icraata...

Play-off denen sistemi deneyen federasyonumuz, sağolsunlar varolsunlar.

Bugün bütün takımların oyuncuları, taraftarları, yöneticileri alınan her mağlubiyetten sonra nasıl olsa play-off var diyerek konuyu geçiştirmeye devam ediyorlar.

Birileri çıksa da açıklasa bu sezonun taraftar sayısı ortalaması acaba diğer yıllara göre ne durumda?

Üçüncülüğü hangi muhteşem karara versek bilemedim.

Mesela Türkiye Kupası'nın formatının değiştirilmesine mi?

Mesela yabancı sınırlamasına mı?

Mesela liglerin ertelenmesi ve başladığı tarihe mi?

Mesela fikstür uygulamasına mı?

Mesela sadece iki saatte karar verip Abdullah Avcı'yı milli takımın başına geçirmelerini mi?

Yoksa Şampiyonlar Ligi'nin oynandığı bir güne lig maçı koymayı hem de dünya derbisi denilen Galatasaray-Fenerbahçe maçını oynatmayı mı?

Dingonun ahırıyla futbol federasyonu arasında pek bir fark yok galiba!

Dingonun ahırı biraz ağır mı oldu, o zaman KOMEDİ DÜKKANI nasıl?

23 Kasım 2011 Çarşamba

TARTIŞMASIZ

Hanginiz bekliyordu Trabzonspor'dan böyle bir grup performansı?

Benim için son maçı beklemeye gerek yok, belki CL'de belki Europa League'de ama geçmiştir bir üst tura bordo mavililer.

Her ne kadar bugün herkes direkten dönen toptan bahsetse de Halil'in golündeki defanstan sekip nefis falso alan topu kimse unutmamalı!

En azından bir de şöyle bakılmalı bu grubu lider bitirmeyi garantileyen takımdan Trabzonspor 4 puan aldı...

Ve bir gerçek varki bu başarının en büyük mimarı ve Trabzonspor'un en büyük oyuncusu TARTIŞMASIZ; Şenol Güneş!

22 Kasım 2011 Salı

TARAFTAR ŞANSI

Acemi şansı, golcü şansı derken bugün karşımızda bir TARAFTAR ŞANSI var!

Bu sezon İtalya'da şampiyonluğun ve gönlümün en büyük adayı olan Juventus haftasonunda Palermo'yu kendi evinde 3-0'la geçti.

Juve'nin yeni stadına hayranlığımı defalarca belirtmiştim.

Alessandro emekli olmadan yeni stadda bir izlemek lazım.

İzlerken de bu arkadaşın yakaladığı taraftar şansının bizim de yanımızda olması gerekiyor.

Beklemiş, sabretmiş, azmetmiş ve golü yakalamış, helal olsun!

21 Kasım 2011 Pazartesi

WOLVERINE !

Az kaldı Egemen sık dişini, Hugh Jackman halt etmiş yeni WOLVERINE sensin!

KISMET FARKI VOL. 2

Hatırlarsınız Ekim ayında İnönü'de oynanan Beşiktaş - Fenerbahçe maçı 2-2 bitmiş ve maçtan sonraki yazım 'Kısmet Farkı' olmuştu!

O maçın üzerinden neredeyse bir ay geçti ve yine aynı stadda yine bir derbi oynandı!

Beşiktaş'ın rakibi bu sefer Galatasaray olsa da talihi değişmedi.

Üç dört farklı kazanılacak maç yine berabere bitti.

İşe bir de şu taraftan bakmak lazım hem Fenerbahçe hem de Galatasaray beraberlikle İnönü'den ayrıldıkları için neredeyse zafer turları atacaklar!

Bunu hem Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe maçından hem de Fatih Terim'in Galatasaray maçından sonra ki açıklamalarından ya da mimiklerinden rahatlıkla anlayabilirsiniz!

Kamuoyunun maçın adamı olarak Muslera'yı benimse iki yüzde yüzlük golü çıkaran ve defansta inanılmaz işler yapan Semih'i seçtiğim maç için yazılabilecek fazla bir şey yok; KISMET FARKI VOL.2

CÜCÜ

Türkiye'nin şu andaki en popüler hakemi kendisi!

Uefa Hakem Komitesi'nin son zamanlarda en çok tuttuğu isim, Cüneyt Çakır.

Son olarak Almanya'nın Hollanda'yla oynadığı dostluk maçında özellikle düdük çalmasını istediği bu kardeşimiz yarın akşam da Manchester United-Benfica Şampiyonlar Ligi mücadelesini yönetecek.

Başarılarının devamını diliyoruz tabi, umarım yıl sonunda da Euro 2012'de izleriz kendisini.

Ama biraz durun!

Dün akşamki Beşiktaş - Galatasaray maçını yöneten de aynı isim değil miydi?

Cüneyt Çakır'ın kafasını kurcalayan hinlikler ya da bir tarafa yaranma telaşı sanırım sınırlarımız içindeki stadlarda dizlerini titretiyor!

Faul diye çalmadığı gole gelene kadar daha neler var. Mesela az kalsın bu sezonun en güzel gollerinden biri Simao'nun kornerinden gelen topa Quaresma'nın gelişine vuruşuyla gerçekleşecekken maçın bence yıldızı Semih'in kurtarışıyla topun tekrar kornere çıkmasına aut çalan bir hakem ekibiyle beraber toplasın tarağını...

Geçen sezon Beşiktaş'ın İnönü'de Fenerbahçe'ye mağlup olduğu maçta da ev sahibi takımı tökezleten, dün akşam da bir tekrar yaşatan sevgili CÜCÜ, artık bu ülkede deAvrupa standardında maç yönetme vakti gelmedi mi?

15 Kasım 2011 Salı

UYUSUN DA BÜYÜSÜN

Bu arkadaşlarla ilgili kendimi zor tutuyorum, yarına kadar da sabredebilirim sanırım.

Bırakın, dokunmayın, UYUSUN DA BÜYÜSÜN...

GRACIAS GRANDE CAPITAN

Bugün kendi futbol tarihimin en üzüntülü günlerinden biri!

Dünyanın en büyük futbolcularından birini, dünyanın en büyük kulüplerinden biri olan Real Madrid'in kaptanını Beşiktaş'a getiren ufkun, böyle bir futbolcuyu daha ikinci sezonunun hemen başında gönderecek zihniyete gelmesi nasıl bir durumdur?

Ve şimdi, o zihniyetin yanısıra geldiği günden beri onunla uğraşan aşağılık medyanın, futbolun 'f'sinden bile haberi olmayan satılmış uşakları, kınaların en büyüğünü yakabilirsiniz!

Hayatta olacak işler ve olmayacak işler vardır, bir de olmaz denilip olan işler!

İşte onlardan biriydi Guti'nin transferi!

Geçen sezon Manisaspor kupa maçında golünü atıp Beşiktaş armasını öptüğünde gözlerim dolmuştu!

Bugün onu gönderenler unutmasınlarki, gün gelecek devran dönecek ve ben onların da gidişini izleyeceğim...

Beşiktaş formasını giymiş en kariyerli futbolcuyu şanına yaraşır şekilde karşılayanlar, mutlaka ona özel bir veda düzenlemek zorundalar...

Ve unutmamalılar o artık sadece Real Madrid'li değil aynı zamanda Beşiktaş'lı Guti!

GRACIAS GRANDE CAPITAN...

11 Kasım 2011 Cuma

MUTLU YAŞLAR ALEX

Kısa bir bayram tatili arasından sonra , biraz geç de olsa bir kutlama zamanı.

Dünya futbol tarihinde en beğendiğim 'komple' futbolcuların başında gelen Alessandro Del Piero'nun doğum günüydü 9 Kasım!

1974'den beri geçen 37 sene ve daha nicelerine, MUTLU YAŞLAR ALEX...

1 Kasım 2011 Salı

MAMMA MIA; FEDERİCA!!!

Hazır İnter-Juventus maçından bahsetmişken, biraz da tribünlerden bahsetmem lazım.

Şu sıralar İtalya'da gündemi pek meşgul eden hanımefendilerden biri de tribünde yerini almıştı...

1990 doğumlu Federica Nargi!!!

İtalyan televizyonunun maç sırasında sıklıkla gösterdiği hanımefendiyi sizlere iletmemek olmazdı.

Buyrun resmi internet sitesine buradan ulaşın.

Kısaca söylemem lazım MAMMA MIA;FEDERİCA!!!

ÖZLEDİĞİM TABLO

Her bir tarafından ilginçliklerin aktığı bu ülkede İtalya Ligi Serie A'yı malesef izleyemiyorsunuz...

Cumartesi gecesi dışarı çıkmadan kendi imkanlarımla izlediğim müthiş bir maç vardı, İnter-Juventus!

İtalya'daki en sevdiğim takım olan Juve, tarihin en kötü sezonlarından birini geçiren İnter'i deplasmanda mağlup etmeyi başardı.

Oynanan futbol ve mücadeleden bahsetmeyeceğim.

Sadece şunu belirtmekte fayda var, her şeyden önce takım olmak gerekli!

Juventus bu sezon belki çok büyük isimler transfer etmedi ama doğru noktalara görev adamlarını yerleştirmeyi bildiler.

Bu sezon Juventus tam anlamıyla takım olmuş durumda!

Maç sonunda takımın eski kaptanı yeni teknik direktörü Conte de dahil olmak üzere tüm ekibin sevinci görülmeye değerdi...

Sezon şampiyonlukla bitmeli, kupa Alessandro'ya hediye edilmeli...

28 Ekim 2011 Cuma

KISMET FARKI

İki takımın kalite farkı atılan gollerle zaten ortaya çıktı!

Sonuçsa tamamen KISMET FARKI

27 Ekim 2011 Perşembe

DER (Bİ)

Tadı kaçtı ortalığın, bunun adı artık DER(Bİ)...

İnönü'deki son maçı hatırlayıp temiz bir maç olmasını dilemekten fazlasına dilim varmıyor...

24 Ekim 2011 Pazartesi

21 Ekim 2011 Cuma

SUYUN ISINDI

İnsanın şanslı olduğu, hatta hayatında başına gelenleri tahmin edemediği zamanlar vardır!

Yaşadığımız şu dönem aslında resmi olmayan bir piyangonun birine nasıl çıkabileceğini gösteren önemli bir dönem!

Carlos Carvalhal hayat piyangosunun büyük ikramiyesini kazanmıştı sezon başında...

Evinizde otururken Portekizli yıldızlar üst düzey futbolculardan kurulu, parası bol olan bir Türk kulubünden teklif alıyorsunuz. Atlayıp İstanbul'a geliyorsunuz. Tam bu sırada takımın teknik direktörü kimliği belirli kişiler tarafından, nedeni bilinmeyen bir sebeple hapse atılıyor ve sen de takımın başına geçiyorsun...

Bundan daha büyük piyango olabilir mi?

Sezon başından beri yapılan 11 resmi maç, 5'i kaybedilmiş...

Beşiktaşlı çok dostumun ve basının 'pek sevimli adam' diye bağrına bastığı Carlos Carvalhal'a artık tahammülüm kalmadı...

Takımın sezon başından beri kaybedilen Stoke City maçı dışında organize olamaması, futbolcuların sahada mücadele dahi etmemesi, Portekizli ve diğer futbolcuların kendi aralarındaki gruplaşmaları ve Carvalhal'ın oyuncu seçimleriyle takımdaki bölünmeye çanak tutması artık çileden çıkarttı beni.

Özellikle son Kayseri maçında oynanan oyun ve oyuncu değişiklikleri üzerine gelen 90+4'lük şok sinirleri alt üst etti...

Önemli olan nokta Carvalhal'ın maçtan sonra 'maçın hakkı beraberlikti' demesi!

Hangi beraberlik?

Kievli topçular biraz becerikli olsalardı, geçen seneki 4-0'lık skoru tekrar etmeleri gayet rahat olacaktı!!!

Diyeceğim odur ki sevgili Carlos SUYUN ISINDI!

Benim için bardağın taştığı noktadayız...

Carlos kendine büyük ikramiye çıkıp, parayı çarçur eden talihliler gibi sona yaklaşıyor!!!

Böyle bir kadro hanginizin elinde olsa, biraz olsun adam gibi oynardı...

Ey ahali 'sevimli teknik direktör' istiyorsanız, alın evinizde oynayın Carlos'la!

Bu kulübün artık ne maddi ne manevi en ufak bir şey kaybetmeye tahammülü kalmadı...

19 Ekim 2011 Çarşamba

PANİK YOK

Şampiyonlar Ligi'nde Trabzonspor grubundaki ilk yarı maçlarını tamamladı.

Son dakikada Uefa'nın attığı golle Şampiyonlar Ligi'ne kalan bir takım için pek de fena bir sonuç sayılmaz 4 puan!

Grup kuraları çekildiğinde kimse onların ilk maçta İnter'i deplasmanda yenip, kendi sahasında Lille ile berabere kalacağını tahmin etmiyordu.

Cska maçı bir yol kazasıdır.

Trabzon'daki maçta, eğer Cska'yı yenebilirlerse bence bu gruptan ilk ikide çıkmayı garantilerler!

Dolayısıyla PANİK YOK, çalışmaya devam...

17 Ekim 2011 Pazartesi

MEMLEKET MESELESİ


Fazla söze gerek yok, MEMLEKET MESELESİ demişler...

İki şampiyonun maçı olucak!!!

13 Ekim 2011 Perşembe

DAVID AAMES 'KIRMIZI ŞEYTAN'

Mersin İdman Yurdu formama sonunda kavuştum!

Artık özümü hatırlamış ve gerçek bir 'Kırmızı Şeytan' olmuş durumdayım :)

Epeydir böyle mutlu olmamıştım.

Değerli kardeşim Murat Bilik'e ne kadar teşekkür etsem azdır, herkes yapmaz böyle bir kıyağı!!!

Sağolasın dostum, sayende DAVID AAMES 'KIRMIZI ŞEYTAN'...

12 Ekim 2011 Çarşamba

ŞEMSİYEYİ TERS TARAFA AÇALIM

Sonunda kaldık Play-off''a!!!

Farkında mısınız son 3 aydır futbolumuzda en çok konuşulan kelime Play-off...

E sonuçta ligi Play-off'a kalmış bir ülkenin Euro 2012'ye direkt gideceğini kimse söyleyemezdi.

Nasıl gittiğimize neler yaptığımıza bakmayacağım bu saatten sonra.

Çünkü puan olarak hak ettiğimiz bu şansı oyun olarak kesinlikle hak etmediğimizi beş yaşındaki çocuk bile biliyor.

Benim takıldığım nokta bambaşka; Türk basını, Türk toplumu ve bir garip mantık!

Dün akşam Mesut'un Belçika'ya gol atmasıyla başlayan eş dost mesajlarından sonra bugünkü gazete manşetleri geldiğimiz son nokta!

Neymiş Mesut orda gol atmış, onun sayesinde Play-off'a kalmışız, 'aslan Mesut', 'kral Mesut', 'teşekkürler Mesut' vs. vs. vs...

Şaşırarak bakıyorum insanlara ve yaklaşımlarına.

Bir futbolcu düşünün ülkesinin milli takımıyla sahaya çıkmış, golünü atmış, görevini yerine getirmiş ve başka bir ülke tarafından alkış yağmuruna tutuluyor!

Ne yapacaktı adam, milli formasıyla gol atmayacak mıydı?

Bundan üç gün önce oynanan maçta 'sakatım' diyerek sahaya çıkmayıp kadroya dahi giremeyen Mesut, dün akşam nasıl oluyor da ilk onbirde başlıyor?

Futbolda temizlikten, futbolda arınmadan, futbolda profesyonellikten bahsetmeye çalışan bir ülkenin Mesut'a karşı bu minnettarlık yaklaşımı kadar mide bulandırıcı bir durum olamaz!

O Mesut ki ülkenin formasını pazarlık masasına yatırmış bir futbolcu!!!

Play-off'a kalışımızı da Mesut'a bağladınız ya, helal olsun size..

Şimdi isterseniz ŞEMSİYEYİ bir de TERS TARAFA AÇALIM, yani Belçika'ya değil de bizim tarafımıza...

Bizim Euro 2012 grubumuzu düşünün, sadece tek bir farkla, Belçika'nın yerine Polonya'yla aynı gruptayız ve bu son iki maçtaki Belçika ile olan sıralamanın/fikstürün tam tersi bir durumdayız...

Yani Almanya deplasmanda Polonya'yla oynayacak, son maçta da biz Almanya'yla deplasmanda oynayacağız ve kazanırsak Play-off'a kalacağız...

Alman takımında deplasmandaki Polonya maçında Podolski ve Klose sakat olduklarını söyleyip oynamıyorlar, yine de Almanya maçı kazanıyor ve tüm olay son maça kalıyor.

Biz de deplasmanda Almanya'yı yenersek ya da Polonya kendi sahasında Azerbaycan'a yenilirse Play-off'a kalıyoruz.

Şans o ki Podolski ve Klose iyileşip bizimle oynanacak maça ilk onbirde çıkıyorlar ve attıkları gollerle 3-1 kaybediyoruz ve eleniyoruz...

Neler hissederdiniz?

Neler söylerdiniz?

Neler yazardınız?

Güzel futboldan, centilmenlikten, iyi oyundan bahsedenlerin Mesut yalakalığına soyunduklarını da gördüm ya, artık bu ülkede ne görsem şaşırmam!!!

Olmasın etrafımda ' fayda nerde varsa, orda olan ' insanlar...

10 Ekim 2011 Pazartesi

O İŞ TAMAM !

Yine köşeye sıkıştık.

Yine başkalarının ipiyle kuyudayız ve yine ipimizi başkaları ya kesecek ya da çekecek!

Her spor dalında olduğu gibi Euro 2012 elemelerınde de Almanya Belçika'yı yenerse, biz de Azerbaycan'ı yenersek Play-off'a kalacağız.

Yanlış olmasın daha play-off'a kalacağız sonrası yine acı ve ızdırap(tabii olursa)!!!

Bekliyelim ve dileyelimki Almanlar işi ciddiye alıp bize kıyak yapsınlar...

Hamit, Cuma günkü maçtan sonra Bastian'ın kulaklarını çekmiş, hem nasihatı hem de ayarı vermiş.

Yarın akşamı hiç düşünmeyin, O İŞ TAMAM!!!

PROFESYONEL!

Pasaportu Alman, kendisi ne olduğunu bilmiyor.

Biraz öyleyim biraz böyleyim diyor!

Yetenekli olabilir ama karakteri yok.

Adam PROFESYONEL diyenlere en güzel cevabı Cuma akşamı sahaya çıkmayarak hepimize verdi! Halbuki kendisine bir çift lafımız vardı!!!

PROFESYONEL KARAKTERSİZ!!!

7 Ekim 2011 Cuma

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!!

Bu akşam Türk Telekom Arena'dayım!

Bu akşam sadece milli takımımızın Almanya karşısındaki mücadelesine destek olmak için değil aynı zamanda başka bir görev için de orada olacağım; Mesut Özil'i ıslıklamak için!

NEDEN Mİ?

Öyle bir milletizki sadece bu coğrafya da değil aynı zamanda, Dünya'nın bambaşka köşelerinde hiç ummadığınız yerlerdeyiz.

Değişik bir milletiz anlayacağınız, eşimiz benzerimiz yok!

Hep Kuzey Kıbrıs'a derler yavru vatan diye, Kuzey Kıbrıs da gerçek vatandır bir bütündür bizimle, aslında bambaşka bir yerdir 'yavru vatan'; Almanya'dır orası!

İşte benim için gerçek 'yavru vatan'da yetişen yepyeni nesiller var. Ve o nesiller artık bazı seçimler yapmak zorunda.

Sadece Almanya'da yetişen değil bir çok ülkede başarıya ulaşmış Türk sporcular için milli takım seçme ayrılıkları meydana geliyor.

Hakan Yakın, Eren Derdiyok, Gökhan İnler, Ekrem Dağ, Mustafa Doğan ve niceleri derken sonunda Mesut Özil Türk Milli Takımını değil bulundukları ülkenin takımını seçti.

Hepsine saygım sonsuz bir tek Mesut Özil hariç!

Milli takımını seçme anı geldiğinde olanlar benim için Mesut'u bitirdi.

Fatih Terim'in defalarca kendisini ve ailesini aramasına rağmen, defalarca görüşülmesine rağmen hepsinde bir pürüz çıkartan sadece oynama garantisi değil daha bir çok talepler de daha bulunan Mesut'a Terim'in cevabı her şeyi anlatıyor aslında ' Türk Milli Takımı forması satılık değildir !!!'

Mesut'u pek seven, hatta Real Madrid formasıyla izlediklerinde Türkçe küfür ettiği zaman gururlanan işte gerçek Türk diyen insanlar var bu ülkede!

Benim için gerçek Türk Hamit Altıntop'dur, Nuri Şahin'dir, Sinan Bolat'dır, Mevlüt Erdinç'dir, Yıldıray Baştürk'dür hatta MEHMET Aurelio'dur!!!

Onlar milli takımımızın formasını gururla taşıyıp, sonuna kadar terini akıtan, sahaya çıktığında gururla milli marşımızı okuyan futbolcular!

Bugün Mesut Almanya formasıyla sahada olup, Alman milli marşını gözümün önünde okuduktan sonra siz bu adam Türk'dür deseniz kaç yazar?

Kaldı ki bu adam bir gün çıkıpta ben gerçek bir Türk'üm dedi mi?

Bugün Mesut'u elimden geldiğince protesto edeceğim, ıslıklarla ve tabii ki daha fazlasıyla, artık hangi dilden anlıyorsa ister Almanca, ister Türkçe, ister İspanyolca!!!

Sahaya çıktıklarında Türk Milli Takımı futbolcularını ve Alman Milli Takımı futbolcularını iyi ayırt edin!

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!!

4 Ekim 2011 Salı

UYARIYORUM!!!

Yine başladık, yeniden başladık Pes mi Fifa mı diye!

Son iki sezonu Fifa oynayarak gayet de iyi geçirmiş biri olarak artık şunu anladım; yıllarca Winning Eleven, Pes ve Fifa oynayıp insanlara bu iyidir şu iyidir, şöyledir böyledir diye anlatıp saatlerce enerji harcamaya gerek yok!

Bence ikisini de alın, kimseyi dinlemeyin kararınızı kendiniz verin.

Oyunun teknikleri, oynanabilirliği vs. özellikleri herkesi farklı yönleriyle çekebilir!

Mesela geçen sezon iyice soğuduğum Pes bu sezon önceki seneye göre kendini geliştirmiş olsa da hala Fıfa'nın yanına yaklaşabilmiş değil, hele hele bu sezon Fifa'nın yaptığı büyük atılımı da düşünürsek fark epey açılmış durumda!

Tabii ki bu sadece benim düşüncem, dediğim gibi herkesin oyunu kendine...

Ama bir nokta varki oyunun en kilit noktalarından bir tanesi!

O da ara menülerde, maç başlarında çalan şarkılar!

Öncelikle Pes'den başlamak lazım.

Bu sezon yine Pes'in track listesi tam bir hayal kırıklığı!

Geçen sezon parça seçiminde çok laubali davranan Pes özellikle Temper Trap'in ' Sweet Disposition 'ı başta olmak üzere bir kaç şarkı dışında listeyi boş parçalarla doldurmuş ve liste beni şoka uğratmıştı...

Bu sezon seçilen parçalar fena değil ama şarkıların azlığına söylenecek o kadar söz varki!

Koca sene boyunca çalışıp sadece 10 şarkı bulabiliyorsa Konami artık yaksın kendini!

Her ne kadar Chemical Brothers da olsa listede bu kadar az şarkı olması insanı çıldırtıyor!

Yine de bana kalırsa en iddalı şarkı ' The Foals - This Orient (Starkey Remix) ' ! Kesinlikle muhteşem!



Gelelim Fifa'ya...

Fifa 12'de de coşmuş durumda.

Geçen sezon özellikle yarattığı hitlerle gönülleri bir başka fetheden Fifa bu sezonda da zaferini ilan etmiş durumda...

Bizler hala ' Chromeo - Don't turn the lights on ' başta olmak üzere bir çok hiti dinlemeye devam ederken, EA Sports bir de yepyeni hitlerle dolu tam 39 şarkılık bir liste hazırlamış bize!

Özellikle yeni şarkıları bize sunarken araya eskilerden de serpiştirmeleri beni benden aldı.

Mesela ' Crystal Castles - Not in Love ' tarihimde tekrar tekrar dinleyip hiç vazgeçmediğim şarkılardan bir tanesi haline gelmişken Fifa'da karşıma çıkması gözlerimi yaşarttı!

Alkollu dönülen gecelerde evde bir Fifa atalım denildiğinde karşıma bu şarkı çıktığında olacaklardan sorumlu değilim şimdiden UYARIYORUM!!!

Ve bütün bunların yanında 'Bloco Bleque - So Tem Jogador', 'Cut Copy - Where i'm going', 'Alex Metric - Open Your Eyes ', 'Digitalism - Circles' gibi birbirinden tarz olarak çok farklı ama bir o kadar da güzel şarkıyı bir araya getirerek Fifa bir kez daha gönül nişanımı kazandı!

Bütün bunlara ek olarak özellikle dikkat etmenizi istediğim bir şarkı var; All Mankind - Break the Spell !!!

3 Ekim 2011 Pazartesi

JUVENTUS IS BACK vol:2!

Bu sezon bu başlığı sanırım daha da kullanmaya devam edeceğim.

Geçtiğimiz haftalarda yeni stadına kavuştuğunnda yazmıştım JUVENTUS IS BACK diye!

İşte o stadın önemi dün akşam tescillendi!

Geçen sezonun şampiyonu Milan, Juventus'un seyirci baskısına dayanamayıp pes etti, hem de ne pes etme...

90 dakika boyunca rakibini bunaltan ve neredeyse pozisyon vermeden Milan'ı evine yollayan siyah beyazlılar daha şimdide İnter'e 7 puan, Milan'a ise 6 puan fark atmış durumda...

Sezonun sonu şimdiden gözüküyor ey ahali... JUVENTUS IS BACK vol:2

29 Eylül 2011 Perşembe

ADAM OLACAKSIN

Baştan şunu söylemeliyim, bu yazıyı bu iki adama olan şu anki sinirimden böyle yazıyorum, saygımız baki!

Uzun zamandır ara verdiğim iddaa olayına yeniden dönmüşken ve kendimi de sadece Şampiyonlar Ligi'ne adamışken karşıma çıkan sonuçlarla tam bir hayal kırıklığına uğradım.

Aslında sadece Fergie ve Luce beni iki günde iki ayrı mutsuzluğa uğrattı.

Salı akşamı oynanan Unıted - Basel mücadelesinde aslında hiç de alışık olmadığımız bir sonuç çıktı karşımıza.

Şeytanlar yine kırmızıydı ama akılları başka şeytanlıklara çalıştı.

İlk yarıda 2-0 öne geçmelerine rağmen maçın bir anda 2-3'e gelmesi tabii ki tesadüf değildi!

Manchester United'ın yeri geldiği zaman bahislerin içerisinde yer almaktan kimleri zengin ettiğini zaten tarih yazmaya devam ediyor!

Futbolun içerisindeki en büyük sorun olduğunu söyleyen Platini küçükleri ezmeye devam ederken, böylesine büyük bütçelere karşı o da sesini çıkaramıyor!

Sir'e saygımız hala sonsuz ama bu tarzda işlere göz yumması canımı sıkıyor.

Kimse Arsenal'e 8 atan, Chelsea'yi 3'leyen bu takımın deplasmandakı Benfica beraberliğinden sonra kendi evinde Basel'le berabere kalmasını bana izah etmeye çalışmasın.

Ve bir başka hayal kırıklığı; Mircea Lucescu!

Deplasmandaki Porto mağlubiyetinden sonra kendi evlerinde Güney Kıbrıs takımı Apoel'le berabere kalan Shaktar'a ne demeli?!?

İlk maçta yenilmişsin, grubun diğer takımları senden önce maçlarını oynamış ve Zenit kazanmış ve artık kazanmaktan başka çaren yok, başında da 'kurt' Luce var ama beraberliği zor kurtarıyorsun!!!

Kimse 'its the football, thats the football' demesin!

Herkes bir otursun düşünsün 'Sir' de olsan ' Kurt ' da olsan önce ADAM OLACAKSIN!