30 Aralık 2010 Perşembe

YILIN SEVİNCİ 2010

2010 yılında çok şarkı dinledim, çok parti gezdim, çok büyük koptuğum anlar da oldu ama ben böyle sevinç, böyle kutlama ne gördüm ne yaşadım!

Dünya Kupası finalisti Hollanda, İspanya'ya kupayı kaptırdıktan sonra evine döndüğünde Amsterdam'da binlerce taraftarıyla kucaklaştı.

İşte bu kucaklaşma benim için 2010 YILIN SEVİNCİ anlamını taşıyor.

Bu kutlama kültürünün hastasıyım.

Bir takım düşünün ülkesine dönüyor, Armin Van Buuren çalıyor, meydanlarda insanlar kopuyor!

Şarkıyı hala bilmeyen varsa ' SWEDISH HOUSE MAFIA - ONE '! Uzun süre büyük koparmıştı beni, hala da etkisindeyim!

bzzzzz dddddzzzz dzzzz dzzzz bıp bıppppppp..:)

YILIN ŞARKISI 2010

Fazla bir şey söylemeye gerek yok, futbol için YILIN ŞARKISI 2010 Shakira - Waka Waka!

Vİdeoda kupanın kısa bir özeti olmuş...


YILIN HAKEM HATASI 2010

Dünya Kupası hakem hatalarının tavan yaptığı bir yıldı!

Özellikle Arjantin-Meksika maçında bariz ofsayttaki Tevez'in kafayla attığı gol unutulmaz!

Ona rağmen YILIN HAKEM HATASI 2010 Almanya-İngiltere maçından geldi!

Almanya durumu 2-0 yaptıktan sonra gelen İnglitere golünün üstüne tam da durumu 2-2'ye getirme fırsatı gelmişken hakemin yaptığı bu hata maçın gidişatını tamamen değiştirmişti.

Özellikle tarihte daha önce bu şekilde Dünya Kupası kazanmış İngiltere için belki de kupanın en üzücü anıydı bu!

YILIN OLAYI 2010

2010'u şöyle bir gözünüzün önüne getirin.

Yılın olayını seçecek olsanız neyi seçerdiniz?

Dünya Kupası'nı İspanya'nın alışını mı? Bursaspor'un şampiyonluğunu mu? Barcelona'nın oynadığı inanılmaz oyunu mu? Yoksa başka bir şeyi mi seçerdiniz?

Benim için yıllarca aklımdan çıkmayacak ve kesinlikle 2010 YILIN OLAYI diyeceğim şey, Fenerbahçe'nin iki dakikalık şampiyonluğudur!

Fazla söze gerek yok, görüntüler çok şey anlatıyor!

Not: Videonun üzerindeki 'Ezik ibaresi videoyu upload eden kişiye aittir.'

YILIN YORUMCUSU 2010

Bu yıla hiç kuşkusuz Dünya Kupası, Dünya Kupası'na da hiç kuşkusuz tek bir adam damga vurdu!

Yıllarca bizi bloklar arasında dolaştırıp, kollektif futbola doyuran, 2010 yazında bizi bizden alan birini bu senenin en iyisi ilan etmekten onur duyuyorum!

YILIN YORUMCUSU 2010'u bileğinin hakkıyla kazanan kişi; ÖMER ÜRÜNDÜL!

Hakkında söylenecek çok şey var, ama ben kısa kesiyim detayları siz Ekşi Sözlük'deki 144 sayfalık entrylerle takip edebilirsiniz.

Ufak bir örnek vermek gerekirse Hamit'in attığı golde spikerin 'Süper gol' söylemine, 'Süperin de süperi' yorumu, çok hassas bir yorumdur!

29 Aralık 2010 Çarşamba

2010 YILININ EN İYİ 10 GOLÜ!

Koskoca bir yıl daha geride kalmaya hazırlanırken, ben henüz yeni bir yıla hiç de hazır değilim.

En azından yeni yıl havasına giremedim!

Ama yine de oturup bu yıl içerisinde beni benden alan ve de ilk anda aklıma gelen, kısaca bu yıl beynime kazınan en güzel golleri paylaşmak istedim..

Zevkler ve renkler elbetteki tartışılmaz, mutlaka atladıklarım da olabilir o yüzden siz de hatırladıklarınızı yazarsanız, buradan yayınlarız...

İşte bana göre(!) 2010 YILININ EN İYİ 10 GOLÜ...

10) MICHAEL FINK

Fink'in kalitesi tartışılır ama bu golün güzelliği tartışılmaz. Üzülmez'in altı pasa bakıp yanlışlıkla(!) ceza yayına doğru sağ ayağıyla yaptığı ortaya, kimse gelişine onun bu kadar güzel vuracağını tahmin edemezdi...


9) CARLOS TEVEZ

Dünya Kupası'nda beni benden alan, yerimden zıplatan goldü. Meksika'ya ilk golü bariz ofsayttan atıp sevinmişti ama bu gol zaten 3'lükdü!


8) ZLATAN IBRAHIMOVIC


Her gittiği takımda şampiyonluğu yakalan İbo, yeni düetini Milan'la sürdürüyor. Fiorentina'ya attığı golde elini sakatlasa da bu gol sanırım sakatlanmaya değer...


7) ZLATAN IBRAHIMOVIC

İşte talihsiz bir takım daha. Auxerre deplasmanında İbo gelişine öyle bir vuruyorki Milan'lılar büyülenirken, Auxerre'liler donuyor!



6) ARJEN ROBBEN


Fiorentina'nın 2010 yılı içerisinde en güzel golleri yiyen takım olduğunu söyleyebiliriz! Robben adeta kendi klasiği haline gelen sağ çizgiden aldığı topu, sol ayağıyla örümceklere teslim ediyor...



5) ARJEN ROBBEN

Yine Robben ama bu sefer Manchester United! Belki de United'ın uzun yıllardır göz göre göre yediği tek gol! Rıbery gayet güzel açıyor, Robben antreman rahatlığında gelişine Van Der Sar'ı üzüyor...



4) LIONEL MESSİ

Hiç kuşkusuz 2010 Messi'nin yılıydı ve hiç kuşkusuz onca güzel gole imza attı. Ama bir gol varki insanı futboldan soğutur. Kaleci Almunia eminimki uzun süre psikolojik destek almıştır. Çünkü bu gol kadar bir kalecinin belini büküp, yerle bir eden başka bir gol olamaz... Bu arada spiker de kısaca 'Allah'ım sana geliyorum' diyor:)



3) HAMİT ALTINTOP

2010 Türk Futbolu için tamamen boş ve anlamsız bir yıldı fakat Hamit bu senenin en güzel olayına imza attı bizim için. Tıpkı Robben gibi kornerden gelen topa vurdu ama bu vuruş bambaşka ve inanılmaz...


2) ANDRES INIESTA

İşte yılın en anlamlı golü! İspanya'ya Dünya Kupası'nı kazandıran gol için söylenebilecek tek bir şey var; gözyaşları her şeye değer...



1) VAN BRONCHORST

Dünya Kupası'nın ne kadar heyecansız ve anlamsız olduğu o günlerde böyle bir gol ilaç gibi gelmişti. Halen etkisindeyim. Öyle bir mesafeden, öyle bir açıdan sol ayakla çatala topu gönderip örümcekleri evsiz barksız bırakacak kadar efsane bir goldü bu!

PUT YOUR HANDS TOGETHER FOR ...

Bugünleri de mi görecektik!?!

Elin İngiliz adamları maç öncesi içkilerini yudumlarken Tuncay Şanlı'ya şarkılar söylüyorlar!

Sözler bizimkilerden biraz farklı.

Biz genelde 'Ferdinand'dan müjdeler', ' 15. dakikada Madida'lardan bahsediyoruz...

O zaman PUT YOUR HANDS TOGETHER FOR TUNCAY SANLİİİİİİİ...


28 Aralık 2010 Salı

KOLAY PARA

Yukarıdaki resim 19 Aralık Pazar günü saat 16:15 civarında çekildi...

İstinye Park'daki Jukebox'da bir şeyler atıştırırken, birden içeri Erman Toroğlu geldi.

Eskiden pek severdim kendisini, pek bir desteklerdim.

Sonradan biraz bozdu, ardından iyice dağıldı.

Şimdilerde ise hala Lig TV'deki tahtından indirilmesinin acısını yaşarken, bir yandan da intikam alacağı günün ateşiyle yaşamaya devam ediyor.

Resme gelince; önemli olan konu resmin çekildiği sırada olan durum.

Erman Toroğlu'nun orda olma sebebi o sırada Konyaspor-Galatasaray maçının oynanıyor olması.

Yani senin gibi, benim gibi, sokaktaki herhangi biri gibi o da alıp eline birasını gezip tozarken, bir ara uğrayıp bir köşede maç izliyor.

Zaten bu da Türk televziyonlarında en anlamadığım durum aslında!

Beyefendiler içkilerini yudumlayıp, akşamsa ekrandan başkanlara, hocalara, futbolculara hatta sana bana yani taraftara bir güzel sallıyorlar!

Gel görki Dünya'dan haberleri yok! Neden mi?

Çünkü hiç biri senin stadda yaşadığını bilemiyor, hislerini hissedemiyor.

Bir maça gidersiniz, daha futbolcular sahaya çıktığında farkedersiniz o gün ordaki atmosferin güzel, pozitif ya da negatif olduğunu.

Maç sırasında kameraların size gösterdiğini değil herşeyi görürsünüz!

Sonra eve gider televizyonu açarsınız ve garip garip yorumlarla karşılaşır, acaba ben başka bir maç mı izledim diye kendinize sorarsınız!!!

İşte Erman Toroğlu'nun hikayesi de aynı böyle ve sadece bir örnek!

Kıssadan hisse KOLAY PARA...

Futbolcuların aldığı paralara her fırsatta laf çakan beyler dönüp bir gün umarım kendi ceplerine bakarlar!!!

Bakmazlarsa da sorun değil, hiç merak etmesinler gümbür gümbür geliyor bloggerlar!

TALİHSİZ ARMA!

İphone'a christmas indiriminden faydalanıp 0.99'a indirdim Championship Manager'ı!

Gerçi Football Manager tadı yok ama olsun, bugünleri de mi görecektik diyor insan.

Manchester City'nin paralarını çar çur ederken karşıma Nottingham Forest çıkıverdi.

Uzaktan bakınca 'bu ne ya!' dedim ve paylaşmak istedim.

Biraz uzaktan bakınca ağaç değil başka bir şeyi andırıyor; TALİHSİZ ARMA!

27 Aralık 2010 Pazartesi

BANA ARKADAŞINI SÖYLE...

Devre arası geldi, futbolu yatırdık kış uykusuna.

Özellikle haftasonunda maç olmamasının hayatımda ne kadar büyük bir boşluk olduğunu hatırladım tekrar...

Futbolun olmadığı bugünlerde ülkenin en çok konuşulan topçusu yine Arda Turan!

Gerçi özellikle sezon başından beri futbolun olmadığı her yerde konuşulan, futbolun olduğu yerde ise sakata(!) gelen biri Arda Turan.

Özellikle Aziz Yıldırım'ın kendisine İstinye Park'da 'Fenerbahçe'ye gel' dediği günden beri çocuk tepe taklak yuvarlanıyor.

Suçu pek Arda'da bulmamak lazım.

İnsan biraz çevresine,eşine, dostuna da bakmalı.

Aslında o kadar çok şey yazılabilecekken bir de başka bir yönden bakmak istedim olaya!

Yukarıdaki resme bakarsanız size çok şey anlatacaktır!

Hele hele hala bir şey ifade etmiyorsa o resim bir de en alttaki resme bakın.

Alttaki resmi kesin hatırladınız...

Geçen sene çok konuşulmuş olay olmuştu alttaki resim!

Ne de olsa arkadaşlığın, dostuluğun, kardeşliğin resmiydi öyle değil mi?

İki resim arasında fark görebiliyor musunuz?

İnsan çok iyi seçmeli eşini dostunu!!!

Ne demişler BANA ARKADAŞINI SÖYLE...

Bilmem anlatabildim mi?!?

OKAN 'KALBİM' BURUK

Geçenlerde evde eşyaları şöyle bir yerle bir ettiğimde karşıma yıllar öncesinden bir anı çıktı!

Türk futbol tarihindeki en kısa boylu futbolcular içerisinde en kariyerli olanı Okan Buruk'un hediye ettiği İnter formasıyla karşılaştım!

Zamanında Emre'yle birlikte imzalayıp vermişlerdi.

Hangi maç olduğunu hatırlayamamakla birlikte, bir Şampiyonlar Ligi maçıydı, Okan sonradan oyuna girmiş ve yaklaşık 15-20 dakika oynayıp mecburi bir değişiklik yaşamıştı!

İşte o forma bu!

Formayı bulmanın sevinciyle, 'dur şunu bi yıkayayım' dedim, ve olanlar oldu...

Pirelli reklamı söküldü, arkadaki yazının yarısı silindi, ve bütün özelliği gitti...

OKAN 'KALBİM' BURUK şu an!!!

Belki Roma'ya attığın kafa golü teselli olur şu an...

24 Aralık 2010 Cuma

MESSİ'NİN 2010 YILINDAKİ ÇOCUKLUĞU!

Herkes bir şeyler gösterdi tozlu raflar arasından.

Ama bu farklı, Golcü Şansı farkı!!!

İşte MESSİ'NİN 2010 YILINDAKİ ÇOCUKLUĞU...

Benjamin Button halt etmiş!

HAVA TOPU MU DEDİN?

Hugo Almeida geldi dertler bitti mi bilinmez.

Ama bilinen bir gerçek var Guti, Quresma, Hilbert ve hatta hatta İbrahim Üzülmez(!!) kafasını kaldırıp orta yaptığında artık ona vurabilecek çok önemli bir adam var orda!

Nobre'den kat be kat yetenekli, Bobo'dan kat be kat tecrübeli...

Hugo kaç kafa golü atacak çok merak ediyorum.

Hele hele Dünya'nın en iyi defans oyuncuları ondan top alamamışken, bizdeki yan sanayiler bakalım ne yapacak?

Hugo Almeida'ya HAVA TOPU MU DEDİN?

**Casillas'ın işi zor,elleri kaldırmış ama olmamış!
**Pique'nin de işi zor

**Sergio da çoook zorlanmış
**Puyol'da zorlandıysa artık...
**Fm'ciler iyi bilir Kroldup'u, o da alamamış!

DUBLİN SİZİ BEKLİYOR!

Tarih; 18 Mayıs...

Yer; Dublin Arena...

Beşiktaş'ın Uefa Avrupa Ligi Final maçı...

Biletler için ön kayıtlar Uefa.com'da başladı.

Fiyatlar; Kategori 1 135euro, kategori 2 105euro, kategori 3 80euro, kategori 4 ise 50 euro.

Beşiktaş final oynar oynamaz bilemem ama kalan 32 takım hiç de fena değil.

DUBLİN SİZİ BEKLİYOR...

ALMEİDA SEVİNCİNE HAZIR MISINIZ?

Fabian Ernst, Quaresma, Guti, Manuel Fernandez, Simao Sabrosa ve son olarak Hugo Almeida!

Beşiktaş'ın yaptığı son yıllardaki en iyi transfer bence Fabian Ernst olsa da yeni alınan isimlerin sağlayacağı faydanın ligin ikinci yarısına damga vuracağına bahse girebilirim!

Hatırlayın Beşiktaş'ın son şampiyonluğunu...

Fabian Ernst gelmiş ve altıncı sıradaki takım şampiyon olmuştu!

Şimdiyse üç çok önemli isim aldı 'kara kartallar'...

Bu takımın arka tarafında sorun var diyenler, Beşiktaş yediğinden fazlasını atınca bakalım ne diyecekler!

Hugo Almeida eminimki bütün taraftarları Nobre'nin yeteneksizliğinden, Nihat'ın formsuzluğundan, Bobo'nun sakatlığından, Holosko'nun yetersizliğinden çekip çıkarıp, herkesin sevgilisi olacak...

Kısaca yeni bir aşk doğacak!

Bu aşkın sevinci Almeida'da saklı... ALMEIDA SEVİNCİNE HAZIR MISINIZ?

23 Aralık 2010 Perşembe

OOOO OOOO SIMAOOOOOOO

Resmi olarak açıklandı.

Başta Beşiktaş'a ve Türk Futbolu'na hayırlı olsun.

Bugün Türkiye'deki bütün futbolseverlerin düşünmesi gereken bir şey var; Beşiktaş şampiyon olur olmaz, hangi takımı tutarsanız tutun mutlaka İnönü Stadyumu'na gelin ve belki de hayatınızda görmeniz mümkün olmayan isimleri, canlı canlı bir görün...

Tezahüratı da hazır; Oooo Ooo Simaooo...

22 Aralık 2010 Çarşamba

GEÇMİŞ OLSUN 'REİS'

Bu sezon Psv'de en çok konuşulan bir isimdi Jonathan Reis!

Bu muhteşem yeteneğin önce alkollü araç kullanırken daha sonra da uyuşturucu kullanmış bir halde yakalanması biraz canını sıkmıştı Eindhoven'lıları!

Ama yılmadı kendini toparladı ve büyük yeteneklerini sergilerken acı haber Roada maçında geldi.

Jonathan Reis'in ayağı büyük bir talihsizlikle kırıldı.

Sezonu kapattı ve önümüzdeki sezonun ilk yarısının ancak yarısından itibaren top oynayabilecek.

GEÇMİŞ OLSUN 'REİS'...

20 Aralık 2010 Pazartesi

BOŞA GİDEN BİR YARININ ARDINDAN...

Baştan söylemeliyim neden bu yarının boşa gittiğini, sonra Trabzonspor'u çekemedin demesinler!

Bu yarı boşa gitti çünkü geriye dönüp baksanıza aklınızda ne kaldı?

Türk futbolunun belki de dibe vurduğu bir yarıyı geride bıraktık...

Milli takımın Azebaycan ve Almanya yenilgileriyle Euro 2012'den biraz daha uzaklaşılması, üstüne Fenerbahçe, Galatasaray, trabzonspor ve Bursaspor'un kupalardaki muhteşem başarısızlıkları ve tabi ki hepsinin üstüne bir de karşımıza çıkan puan tablosu durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor.

Aslında durumu daha da acıklı hale getiren şeyse her haftasonu Avrupa Ligleri'nde oynanan futbol!

Trabzonspor'un 42 puan alarak kendini aştığı bir ligde, kadro olarak baktığınızda çok çok daha iyi durumda olan üç büyüklerin geçirdiği travmayı daha iyi görmek gerek.

Fenerbahçe 9, Beşiktaş 14, Galatasaray 19 puan gerideyken bile bu üç büyük kulubün taraftarları en azından diğer büyük kulüpten önde olmanın getirdiği bir rahatlık içerisindeler.

Her taraftar duruma 'Aman beterin beteri var, buna da şükür' diyerek baktıkça, durum daha da acıklı hale gelecek ve atı alan Üsküdar'ı geçecek.

Hani siz sarhoşsunuzdur, yanınızdaki ayık arkadaşınız sizle istediği gibi dalga geçer ya Trabzonspor'un durumu da aynen bu...

Ya büyükler bir an önce ayılmalı ya da sezon sonunda görecekleri resme şimdiden hazırlanmalı.

Bir de ilk yarının aynen devam ettiği bir ikinci yarı düşünün; marka değerinin kalmadığı, iki kaşık suda birbirimizi boğduğumuz, önümüzdeki sezon Avrupa Kupaları'nda olmayan üç büyüklü yepyeni bir sezon hayal edin!

Zaten 17 haftada ne unutulmaz bir maç, ne inanılmaz bir gol, ne de yeni efsane futbolcular gördük...

BOŞA GİDEN BİR YARININ ARDINDAN ne kaldı geriye diye sorarsanız; görmedim,duymadım,bilmiyorum...

17 Aralık 2010 Cuma

VODKA SEPBLATTOV!!!

Bildiğiniz gibi Dünya Kupası'nı 2018'de düzenleyecek şanslı ülke Rusya oldu!

İnsan kendi şansını nasıl kendisi yaratırsa, Rusya da epey bir uğraş verdi bu iş için.

Özellikle 2010'u Güney Afrika'ya gönderme cesareti gösteren Fifa başkanı Sepp Blatter'e uyguladıkları yakın markaj belki de kupanın anahtarı oldu!

Sepp'de bu markaja karşılık olarak kupayı Rusya'ya gönderdi!

Sonuçta bunu kutlamak gerek öyle değil mi?

Bu kutlama için açılabilecek en iyi içki, tabii ki bir Rus vodkası olabilir!

Rus vodkası ama Sepp'in şerefine...

Tez zamanda alına, tez zamanda içile; VODKA SEPBLATTOV...

PELE + 18

Artık yayınlamakta sıkıntı yok, ahı gitti vahı kaldı arkadaşın ama fikir vermesi açısından paylaşmakta fayda gördüm :)

PELE +18 tamam da, yanındaki arkadaşı tanıdınız mı?

ŞAHİN GÖZLÜ AMCA

O yaşları görürsem, siz de beni bu şekilde büyük ihtimalle görürsünüz!

ŞAHİN GÖZLÜ AMCA olmuş, gözlemci falan olmasın?

13 Aralık 2010 Pazartesi

GUTİ BİZİ DİSKOYA GÖTÜR!

Sevgili Guti,

Öncelikle kalbin kadar temiz bu sayfayı bana ayırdığın için teşekkür ederim.

Sana bu satırları geçen hafta Pazartesi günü yazmaya başladım, yani kaza yaptığın gecenin sabahında!

Tekrar geçmiş olsun...

Malum biz Türkler pek bir misafirperverizdir, iyi ağırlarız yabancıları, elimizden geldiğince evinde gibi hissettirmeye çalışırız...

Son bir haftaya bakarsak basın gayet içten bir şekilde seni evinde hissettiriyor, hatta İspanya'dakinden daha iyi ağırlıyor seni magazin sayfalarında!

271 promilinden başlayıp, kilometrelerce ters yönde gittiğini yazıp, enteresan bir anda yakaladıkları pozunu servis ediveriyorlar Dünya basınına!

O da yetmiyor, İett otobüsüne çarpılır mı ya dolu olsaydı diyorlar, iyi ediyorlar ne de olsa Büyükşehir çalışıyor sabahın 4'ünde!!!

Zaten bahseden de yok bu şehirde badem bıyıklı şöförlerin otobüsleri nasıl kullandığından, o yüzden sen üstüne alınma!

Alkollüsün diye yazmalarından sakın ola gocunma, şöyle bir baksana farkın var mı rakı masasındaki mezeden Türk medyasına?

Ordan yıkamadılar diye düşünme,kırmızı kartını Noel tatili için kullandın ne de olsa!

Sana tavsiyem noel tatiline giderken Melih Gümüşbıçak'ı da yanına bir zahmet alsan da çocuğun içinde kalmasa, hindiyi senle beraber kesse?

Daha 30 küsürüncü dakikada kırmızı kart görmenin başka bir açıklaması ne olabilirki?

Zaten fikstürde Rapid maçı da yok, öyle değil mi?

Merak ettiğim şey noel tatili için sen kırmızı kart görürken, ayak parmağını kıran Holosko, adalesinde yırtık olan Necip'le erkenden mi çıkacaksınız birlikte? Aman Melih Gümüşbıçak'a da haber verin bir zahmet!

Sevgili Guti sözlerime burada son verirken, kaza yaptığın gece saat 4'dü ve pazar gecesiydi.

Dün akşam evimde oturdum boş boş, yattım uyudum sonra, bir fısıldasan kulağıma mekanın adını da beraber aksak Pazar akşamlarında?

Yalnız akmasan biz de kaynasak arada?

Hadi be GUTİ BİZİ DOSKOYA GÖTÜR!

Kal sağlıcakla, saçlarını da daha fazla kısaltma!

Sevgiler

David Aames

90+4 ve KRASIC...

Juventus dün çok özel bir galibiyet aldı.

Sezona en iyi başlayan takım olan Lazio'yu kendi sahalarında epey bir hırpalayıp son saniyede golü çaktılar.

Hakem 4 dakika uzatma kaldırmış, ve kronometreler 93:59'u gösterirken Krasic Sissoko'nun müthiş pasıyla topu kapıp, Lazio defansını yerle bir edip, üstüne biraz da şansıyla topu çizgiden geçiriyor.

Bu galibiyeti sezon sonunda hatırlatmak lazım Juve'lilere çünkü anlamı tahminlerinden büyük.

Gerçi Juve'nin o kadar çok pozisyonu vardıki!

Özellikle de 90. dakikada büyük kaptan Del Piero firikikten topu 90'a takmak üzereydiki müthiş bir kurtarış geldi.

İşte o kadar kurtarışın sonu ancak böyle bir hatayla yıkılabilirdi 90+4 ve KRASIC...


HER SAHADA 5 ÜZERİNDEN 5

Dün akşam tam da Juventus-Lazio maçına odaklanmışken, bütün İtalya Ligi keyfimi kaçırdı yine Barcelona!

Gerçi İspanya Ligi 'La Liga' artık bana keyif vermiyor!

Hem Real Madrid'in hem de Barcelona'nın rakipleri artık tamamen teslim olmuş şekilde sahaya çıkıyorlar...

Yani bir nevi tecavüz kaçınılmazsa tadına varacaksın durumu!

İşin kötü yanı artık buna rakip taraftarlar da alıştı ve en ufak güzel harekette Madrid'li ve Barcelona'lı futbolcuları alkışlayıp destek veriyorlar.

Barcelona yine 5'ledi.

Messi kardeşimizin attığı halı saha golleri artık insanı futboldan soğutur hale geldi...

Haftasonuna girilirken Unicef çocuklarıyla bir araya gelip, topa nasıl vurulur onu anlatmış.

Yani adam HER SAHADA 5 ÜZERİNDEN 5...

9 Aralık 2010 Perşembe

INTER'İNİZ 'RAFA'DAN MI OLSUN?

Bir takım düşünün; öyle bir sezon yaşamışki almadığı kupa, kazanmadığı başarı kalmamış!

Aynı takımı bir sonraki sezon sadece teknik direktörünü kaybetmiş ama buna rağmen yeni futbolcularla mevcut kadroya takviye yapmış şekilde düşünün bir de!

Ne değişirdi?

Çok şey!

Bugün İnter geçen seneki ünvanlarının hepsini kaybedeceğinin sinyallerini veriyor.

Lazio'dan yenen 13 puan fark, dün akşam yenen 3 gol, bir sonraki tura lider çıkamama hepsi tuz biber...

Peki ama neden?

Sorunun cevabı aslında büyük bir sorundan kaynaklanıyor.

Yıllarca Liverpool'u şampiyon yapma ümidiyle oyaladıktan sonra şimdi sıra İnter'de mi?

Ama orası Milano ve İnter!

Orada Moratti var!!!

Aslında Moratti'nin elinde bir yumurta var ve bu yumurtanın nasıl pişeceği önemli...

İNTER'iNİZ 'RAFA'DAN MI OLSUN?

BU İŞ ZOR YONCA!

Şampiyonlar Ligi'nin grup maçları geride kaldı, peki akıllarda ne kaldı?

Bu sezonun en garip durumu bence takımların elde ettikleri başarısızlıklar.

Ve bu başarısızlıklar içerisinde beni en çok sarsan takımlardan biri de Panathinaikos!

Yunanistan ve Türkiye aslında sınırlarla ayrılmış iki ayrı millet olsa da kafaların tek ve bir çalıştığı aşikar!

Bakınız Yunanlıların uğurlu 'yonca'sı Panathinaikos'un başına gelenlere...

Sen takımına Gallas'ı al, Raul Garcia'yı al, Djibril Cisse'yi al bunlar da yetmez diyip Sidney Govou'yu al üstüne milli takımın en önemli isimlerini doldur ama yine de olmasın, olamasın!

Takımın adam olamadığı gibi, taraftarın meşaleler yaksın, sahaya atlasın, Messi'ye bile hareket çeksin...

Kopenhag bir üst tura çıkıp yoluna Şampiyonlar Ligi'nde devam etsin, Rubin Kazan Rusya'dan Avrupa Ligi'ne uzansın, sen Zeus'un liginde takılmaya devam et!

Bu kafayla BU İŞ ZOR YONCA!

6 Aralık 2010 Pazartesi

YAKIN KENDİNİZİ!

Yedi buçuk yıl geçmiş aradan.

Yedi buçuk yılda kimse birbirine misafir olmamış husumet gittikçe artmış.

Küme düşürüldüğünü idda eden Bursasporlulara geçen seneki Beşiktaş karşısında alınan galibiyetle gelen şampiyonlukta ilaç olmamış!

Beğenirsiniz beğenmezsiniz, seversiniz sevmezsiniz ama bazı zamanlarda yiğidi öldürüp hakkını vermek de gerekli!

Yıldırım Demirören bu yedi buçuk yıllık dönemdeki tek deplasman seyircisi!

Hatırlayın Bursa'daki bir maçta Beşiktaş seyircisinin yine şehre alınmaması sebebiyle gidip maçı deplasman seyircisine ayrılan yerde izlemişti.

Aynı Yıldırım Demirören bütün iyi niyetiyle Bursa seyircisinin İnönü'ye gelmesini istemiş ve bunun yolunu açmıştı!

Bursa seyircisi de geldi, hem de ellerinde döner bıçakları, satırlar ve ne kadar kesici alet varsa!

Daha şehre girerken otobüsün içinden çıkan onca bıçağa rağmen, emniyet güçleri hala bu adamları şehre sokuyorsa!

Aynı emniyet güçleri stada gelen yoldaki tünelde kapıları açıp taşkınlık yapan Bursalıları, otobüs kapılarında coplayıp, hala maça sokmaya çalışıyorsa!

Ve yine aynı emniyet güçleri tam da maçın başlamasına 45 dakika kala sadece olay çıkarmaya ve savaşmaya gelmiş Bursalıları Beşiktaş taraftarının en yoğul olduğu anda ortalığa salıyorsa!

Herkes bir oturup düşünsün kimde suç diye...

Bütün iyi niyetlere ve misafirperverliğe rağmen Bursaspor ve Bursaspor taraftarı Türk Futbolu adına dün tarihi bir kara lekeye imza atmıştır.

Bursaspor taraftarı ne kadar suçluysa, o suçluları stada o şekilde getirip sokan emniyet güçleri de o kadar suçludur!

Hele hele bütün bu olanlardan sonra birileri çıkıp bu olanlar bütün Bursa camiasına mal edilemez derse, onlara söyleyeceğim tek bir şey var; YAKIN KENDİNİZİ!!!

Bütün bu olayları ve kara lekeyi silmek sadece Bursaspor camiasına düşmekte!

İkinci yarı Beşiktaş'ı şehirde çiçeklerle karşılayıp, adam gibi birlikte maç seyretmeden Bursaspor taraftarını hiç affetmeyeceğim!!!

3 Aralık 2010 Cuma

DÜNYA DEĞİŞTİ

2018 Rusya'nın, 2022 ise Katar'ın!

Dünün tarihini bir köşeye not edin çünkü Güney Afrika devrimi dün tamamlandı, o devrim dün bir anlam kazandı!

İngiltere'nin 2018'i, Amerika'nın da 2022'yi banko alacağını söyleyenler büyük bir yanılgıya düştüler...

Peki bu yanılgının tek sorumlusu kim?

Sepp Blatter mi? Delegeler mi? Kulisler mi? Yoksa sunumlar mı?

Hepsine cevabım hayır, çünkü tek suçlu belli; MICHEL PLATINI!

Avrupa Futbol Şampiyonası tercihlerinde Sepp Blater'in tavsiyelerine uyan önce Euro 2008'i futbolla pek arası olmayan İsviçre ve Avusturya'ya verdiren, futbolun gelişimini desteklediğini söyleyip Polonya ve Ukrayna'ya 2012'yi veren Platini, 2016 için bütün bu tezleri çöpe atıp Fransa'ya yani kendi ülkesine büyük bir kıyak yapmıştı.

Dün bir kez daha ortaya çıktı ki Michel Platini Uefa'yı, daha doğrusu Avrupa Futbol Şampiyonası'na satmıştır!

Dün bir kez daha ortaya çıktı ki Sepp Blatter futbolun tek hakimi ve yönlendiricisidir!

2018 Rusya'ya gidiyorsa, bütün İngiltere bu kupa satılmış, bu karar utanç verici diyorsa, Katar gibi ufacık bir ülke 2022 yılında bütün Dünya'yı ağırlayacaksa ortada bir yanlış yok mu?

Rusya'nın kupayı almasına çok sevinmeme rağmen hala 2022 Katar'ın şokunu yaşamaktayım!

Bu kadar futbolu ileri götürmeyi, futbolu ulaşılmadığı noktalara ulaşmayı hedefliyorsanız Fransa'nın 2016'yı almasını bana izah edemezsiniz!!!

Dün DÜNYA DEĞİŞTİ...

Bugünse her şey aynı...

2 Aralık 2010 Perşembe

YA İNGİLTERE ALIRSA?

2018 Dünya Kupası tercihi bugün belli olacak.

Gönlümden İspanya&Portekiz ya da Rusya geçiyor!

Ama bir büyük tehlike var İngiltere!

Düşünün mevsimlerden yaz, aylardan Haziran ve Rusya'dayız!!!

Ya da İspanyol&Portekiz sahillerinde!!!

Ama bir büyük tehlike de Britanya'da yağmur altında!

İyi hazırlanmışlar, YA İNGİLTERE ALIRSA?