Bir garip maç yaşadık Cuma akşamı.
Yine öldük öldük dirildik, yine kılpayı kurtulduk...
Hayatımda gördüğüm en kısmetli, ballı, şanslı mucizevi takım Türk Milli Takımıdır!
Yaklaşık iki haftadır kampta olan futbolcuların sahaya çıktığı andan itibaren o ürkek ve anlaşılmaz korkakça hareketleri sebebiyle az daha bir turnuvayı daha kaçırıyorduk.
Bazen düşünüyorum bu işler nasıl işler diye!
Dünyanın en elit, kariyerli, önder hocalarından birini bu takımın başına getiriyorsun, büyük beklentilerin var, grubun en kritik maçı geliyor, kadroya bakıyorsun ve kendinden şüphe etmeye başlıyorsun!
Örneğin bütün sezon boyunca oynamamış bir Çağlar'ın sol bek, Kazım'ın forvet oynadığı bir milli takımı kabul etmek mümkün değil!
Attığımız golde Arda'nın ayağına top atmasını bekleyip koşu yapmayan, golden sonraki yüzde yüzlük pozisyonda hemen yanında bulunan ne Burak ne de Arda'ya pas verme gibi dünyanın en basit işini yapamayan bir Kazım benim için artık Colin Kazma Kazım'dır!
Belçika bu kadar pozisyonu harcarken şansımız bizi korurken, bir de Leekens'in Hazard'ı oyundan çıkarması balın kaymağı olmadı mı?
İşte böyle durumlarda bazen o saçma hareketi yapana değil de onu oynatan adama kızmaya başlıyorum!
Hiddink'in geldiğinden beri mantalite olarak bu oyunculara en ufak bir şey katmadığını düşünürsek bence artık orda kalmasının da pek bir anlamı kalmıyor.
Bugün Şenol Güneş'i, Fatih Terim'i, Mustafa Denizli'yi yerden yere vuranlara sormak lazım, neden sesiniz Cuma günkü kadroya çıkmadı? Neden hepiniz sadece adamın Chelsea'ye gidip gitmeyeceğiyle ilgilendiniz?
Bu takım değil mi Azerbaycan'a yenilen? Bir maç eksiğimizin olması bir avantaj gibi dursa da şu milli takımın her maçını kazanabileceğinin garantisini kim verebilir?
Kulübede Hiddink'de otursa, siz de otursanız, ben de otursam bir şey farkeder mi?
Kulübe karanlık, orda kim var gözükmüyor, Hiddink'de olsa ben de olsam herkes GÖLGEDE AYNI!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder