24 Mayıs 2010 Pazartesi

ROBERTO 'THE MAESTRO' LUCENTİ

En baştan söylemekte fayda var; bu duygusal bir yazıdır!


Yıl 2008, artık turnuva zamanı gelmiş, bütün hazırlıklarım tamamlanmış ve ülke tarihinin en görkemli futbol yürüyüşüne eşlik edeceğimi bilmeden yola koyulmuştum.

Euro 2008’in futbol dışında bana yaşattığı en önemli olay hiç kuşkusuz yepyeni dostlukların başlamasıydı.

Cenevre’den Basel’e yaptığım yolculuktan sonra beni beraber çalışacağım kişiyle tanıştırdıklarında uzun bir dostluğun başlayacağını hiç tahmin etmemiştim.

Roberto Lucenti...

İlk merhabadan hemen sonra; ‘Demek o su kaydırağından kayıp,kendini videoya çeken senmişsin’ diye konuya girdi, o gündür hala her konuşmamızda gülmeye devam ediyoruz. Basel’de Zürih’de ve aslında Dünya’nın bir çok yerinde.

Şöyle bir düşünün daha henüz tanıştığınız birisiyle bütün gün eğlenip ertesi gün, evinizde ağırlar mısınız?

Şimdi böyle bir yazı da nerden çıktı diyenlere haftasonunda oynanan Şampiyonlar Ligi Finali’ni hatırlatmamda fayda var.

Günlerden Perşembe’ydi, finale 2 gün kalmıştı ve Malatya’da iş için bulunurken Roberto’yla konuştuk.

Madrid’deydi ve finale hazırlanıyordu.

2008'de beraber çalışmamızın üzerinden tam 1 yıl geçmişti. Ben İstanbul’daydım ve o Roma’da Barcelona – Manchester United maçının öncesinde tribünleri yönetmek üzere sahadaydı.

Sağolsun Signor Baras finale gittiğinde ‘Al bakalım arkadaşının resimini, hasret gider’ diyerek yollamıştı dev ekrandaki Roberto’yu.

2008’de Euro, 2009’da Roma finali ve 2010 yılında yine final ama bu sefer Madrid!

Madrid’in maestrosu o’ydu!

Bütün tribünleri gaza getiren, seyircilerin sadece beklemeyip aynı zamanda eğlenmeleri için elinden geleni yapandı.

Organizasyonun başıydı!

Maça giden arkadaşlarım döndükten sonra Madrid fotolarını da burada paylaşacağım.

Onlar finalde bense günübirlik de olsa Malatya’daydım.

Biliyormusun Malatya italyancada ‘illness, disease’ demek dedi ve yıkıldım.

Madrid’de en azından tribünde olmalıydım.

Şu an Samsun’dayım ve hala yıkığım, toparlanmam çok uzun zaman alıcak galiba!

‘Peki ya Dünya Kupası ?’ dedim, ‘Nehrin kenarında olacağız’ dedi.

İşte Zürih’de o nehrin kenarıydı aslında dostluğun başladığı!

Ya Zürih’de nehrin kenarında, ya İstanbul’da boğazın yanında Dünya Kupası’nda Roberto’yla birlikte bir maçta beraber sarhoş olacağız.


Büyüksün ROBERTO ‘THE MAESTRO’ LUCENTİ ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder