25 Şubat 2011 Cuma

HER EVE LAZIM

Villareal - Napoli maçında Celtic'lilerin ne işi var?

Villareal turu geçti ama sadece onlar değil Celtic'lilerde epey bir sevindi.

Bundan yaklaşık 3 yıl önce kurulan Villareal taraftarıyla Celtic taraftarı arasındaki dostluk o kadar pekişti ki Ankaragücü ve Bursa'lı taraftarları neredeyse gücendirecek kadar sıkı fıkılar.

Merak edenler forumları buradan takip edebilir.

Böyle dostluk HER EVE LAZIM!

GENÇ OĞLANLAR!

Bern'deki maçta son dakikada atmıştı Young Boys ve 2-1 öne geçip büyük avantaj sağlamıştı deplasmandaki maç için Zenit'e karşı!

ST. Petersburg'da yine oyuna iyi başlayıp öne de geçtiler.

Turun kapıları aralanınca GENÇ OĞLANLAR da ne var ne yoksa attı üzerindekileri.

Ama daha sonra buz kestiler Zenit'in gelen 3 golüyle.

Sağlık olsun demek lazım, ama böyle gezerlerse o da pek olmayacak!

RANGERS EKSİK KALIR MI?

Sporting Lizbon - Glasgow Rangers maçı hiç kuşkusuz dün gecenin en heyecanlı maçlarından biriydi.

90+2'de gelen beraberlik golü sadece Lizbon'daki değil İskoçya'daki bir çok kişiyi kendinden geçirdi.


Başkaları soyunur da RANGERS EKSİK KALIR MI?

ONLAR DA SOYUNDU!

Bu da Dynamo'nun rakibinin belirlendiği maç.

Skor tam tersine soyunanların aleyhine!

Ama onlar Manchester'da olmanın verdiği mutluluğu, futbolun güzelliğini yaşamayı tercih ettiler...

İngiltere'nin soğuğunda ONLAR DA SOYUNDU!

ZAFER SARHOŞLUĞU

Dün akşam biz donduk onlarsa fokur fokur kaynadı.

Daha takımlar sahaya çıkarken sıcacık evimde ben onları öyle görünce üşümeye başlamışken erken gelen golle de donup kaldım!

Aslında maçın en güzel analizi babamın attğı mesajda yatıyordu: 'bu takım bir hurda yığını'...

4'ü de atınca Kiev'de tribünler soyunmaya başladı.

-11 derecede şişelerce vodka içseniz yine çıplak duramazsınız ama Dynamo'lular soyundular bir kere!

Ne içtiler acaba bu hale geldiler derken sorunun yanıtını kendi kendime verdim; ZAFER SARHOŞLUĞU!!!

24 Şubat 2011 Perşembe

UFAK(!) BİR GÖNDERME

Torres'in Liverpool'dan ayrılışına bir çok tepki olmuştu.

Taraftarlar Torres formaları yakmış, forumlar küfürlerle dolmuştu!

Sonuçta ayrılığın acısı devam ederken, kırmızıların 'Tanrı' diye çağırdıkları Robbie Fowler ateşe Avustralya'dan benzin döktü.

'75 doğumlu Fowler artık Avustralya'da oynayan bir veteran topçu ama hala kırmızıların efsanesi.

O da takım arkadaşlarıyla Torres'e UFAK(!) BİR GÖNDERMEde bulunmuşlar.

Eminim en soldaki beyefendi Liverpool'da artık en sevilen kişi ilan edilmiştir!


23 Şubat 2011 Çarşamba

KAYAN YILDIZLAR

Daha sezonun sona ermesine bir çok ligde 10-15 maç arasında bir dönem varken, Avrupa'nın köklü bir çok kulübü şimdiden lige havlu atmış durumda!

Dünya yıldızlarını kadrosunda barındıran bu takımların, hayal kırıklıkları da daha şimdiden taraftarlarının yüreklerini, kendilerine para basanlarınsa ceplerini yakmış durumda.


Futbolun beşiği İngiltere'nin en çok şampiyon olan takımı Liverpool belkide uzun yıllardan beri ilk defa lige bu kadar erken havlu attı.

Şu anda ligde liderden tam 28 puan gerideler ve önümüzdeki sezon Avrupa kupalarına katılamama tehlikesiyle başbaşa kalmış durumdalar. Torres'in gitmesiyle tüm yükü tek başına sırtlanan Gerard bakalım bunu ne kadar taşıyabilecek.


İtalya'nın en çok şampiyonluk yaşamış takımı Juventus da daha şimdiden taraftarlarına isyan bayranığını açtırdı.

Ligde aldıkları istikrarsız sonuçlar Milan'ın tam 14 puan gerisinde kalmalarına sebep oldu, şampiyonluk şanslarıysa neredeyse bitti!


Juventus gibi İtalya'nın bu sezonki bir başka hayal kırıklığı yaratn takımı Roma ise teknik direktörü Ranieri'ye ancak liderin 16 puan gerisine düştükleri bu haftaya kadar dayanabildi!


Almanya'da ise her sene ligi domine etmesine alışık olduğumuz Bayern Münih'se liderin tam 13 puan gerisinde!

Sadece Bayern değil, sendromun daha ağırını yaşayan Van Nistelrooy'lu Hamburg yediği 19, Raul'lu Schalke'yse yediği 26 puanlık farkla tam bir şokta!


İspanya'nın en köklü kulüplerinden olan Atletico Madrid'in durumu da pek iç açıcı değil.

Her yıl yaşanılan Barcelona-Real Madrid çekişmesi devam ederken, değil Şampiyonlar Ligi, Uefa'ya bile gitmesi çok zor olan Atletico şu an liderin tam 22 puan gerisinde.


Önümüzdeki yıl Avrupa'da büyük ihtimalle göremeyeceğimiz, bu sezonun bir başka hayal kırıklığı yaratan takımı ise Fransa'dan Bordeaux! Onlar da 14 puanlık farkla liderden çok düşme potasına daha yakınlar!

Bütün bunlarla birlikte ülkemizde de en büyük hayal kırıklığı bunca transfere ve yıldıza rağmen liderden tam 18 puan gerisinde kalan Beşiktaş ve üç büyükden bir diğeri olan Galatasaray oldu!

Galatasaray ve Beşiktaş'dan birini önümüzdeki sezon Avrupa'da kesinlikle izleyemeyeceğimiz ortada!


Kadrolarda Ribery'ler Robben'ler, Gerard'lar Del Piero'lar, Quaresma'lar Guti'ler olsa da bazen işler istediğiniz gibi gitmeyebiliyor.


Olansa KAYAN YILDIZLARa oluyor!


22 Şubat 2011 Salı

KOCA BİR KARA LEKE

Türk Futbolunda 2006 yılından beri KOCA BİR KARA LEKE var!

Ve bu koca leke giderek ülkenin futbolunu daha da kirletmeye devam ediyor.

Haftasonnunda oynanan derbi, mücadele açısından son yılların en iyi derbilerinden birisiydi ancak maçın kahramanı kimdi diye sorsam bir çok kişi belki 3 gol atan Alex, belki kritik topu kurtaran Volkan, belki kırmızı kart gören Ferrari'yi söyleyecektir!

Bu isimlerden hiç birisi bence maçın kahramanı değil, maçın tek ve gerçek bir kahramanı var, hem de kötü bir kahraman! O da Lugano!

2006 yılında Fenerbahçe forması giymeye başladığından beri sayısız vukuatı olmasına rağmen hala bu ülke de futbol oynamasına inanamadığım bir adam Lugano!

Sakız çiyneyen yıldız futbolcuların kadroya alınmadığı, yumruk atan kaptanların sözleşmelerinin feshedildiği bir ülkede, hala ahlaksız sınırlarını sınırsız hakem vizesiyle elini kolunu sallayarak geçen bu adamı, hadi yanlı basını anladım ama bu ülkenin futbolseveri nasıl hazmediyor anlayabilmiş değilim!

Pazar akşamı oynanan derbi Alex'in 3 golüyle, Almeida'nın kaçırdığı golle, Ekrem'in örümcekleri yerinden etmesiyle anılması gerekirken Ferrari'nin kırmızı kartıyla anılması acaba kimin başarısı?

Bütün bunların üstüne Ferrari'nin sözleşmesinin feshedilmesi ve Lugano'ya kimsenin sesini çıkaramaması da acı verici bir durum!

Çünkü ortada bir gerçek varki Pazar günü Beşiktaş'ın başına gelenler yarın bir gün şampiyonluk yolunda belki Bursa'nın Trabzonun, düşme yolunda Kasımpaşa'nın Konya'nın başına gelecek!

Belki Lugano başka bir takıma transfer olup dönüp aynısını Fenerbahçe'ye yapacak.

Sorunu kökten çözmek Ferrari yerine gerçekten gönderilmesi gereken Lugano'yu göndermek gerekmez mi?

Kimin ne mal olduğunu zaten herkes biliyor, kimse çıkıp da savunma yapmaya kalkışmasın ve aşağıdaki en yakın tarihli görüntüleri açıklamalarıyla izlesin!

Fenerbahçe'nin attığı ilk gole bakar mısınız? Özellikle 20. saniyedeki yani Fenerbahçe'nin ilk golünde Lugano'nun Ferrari'ye attığı değil koyduğu tokada!

Aslında golün iptali ve kırmızı kartın sahibi o kadar net ki! Ve daha dakika 5!

Ve kırmızı kart pozisyonu...

Lugano ve Ferrari hava topuna çıkarlar, kahrmanımız Lugano tam o sırada sağ ayağıyla tekmeyi Ferrari'ye sallar! Gerisi malum!

Hakem görseydi naralarıyla geri dönecekler hiç zahmet etmesinler.


Futbolu futbol gibi yani adam gibi izlemedikten sonra ne keyfi kalıyor, ne seyri!

IL GLADIATORE!

Büyük adam Gennaro Gattuso yine durmadı, duramadı.

Bugüne kadar Ronaldo'dan İbrahimovic'e, Ancelotti'den Lippi'ye sayısız isme dalan Gennaro bu sefer 4 maçlık cezasıyla bu sezonki Avrupa macerasını kapatmış oldu.

Emre Belözoğlu'nun rol model olarak benimsediğini düşündüğüm Gattuso için bu ceza 15 maçlık olsaydı bile yine akıllanacağını zannetmiyorum.

Gerçi Gattuso'yla Emre arasındaki en önemli fark, Gattuso'nun sürekli cezalandırılıp, Emre'ye kimsenin dokunamaması!!!

Her ne kadar yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalıysa da, ben vazgeçemem Gattuso'dan asla...

Büyüksün IL GLADIATORE...

21 Şubat 2011 Pazartesi

1-4-4-2

Beşiktaş'ın en büyük sorunu sanırım 11'ini bulmaktı!

Sadece 11'i bulmak değil, aynı zamanda sezon başından beri başına iş açan formattan da kurtulup başka bir şeyler denenmeliydi...

Sarı-Lacivert serisi Ankaragücü'yle başlamadan önce, Beşiktaş için rahatlama sezonu olur demiştim!


Lafımı çok güzel yedim...

Rahatlama sezonu çok fena gidiyor, hem Avrupa'da hem de ligde sarı-lacivert rahatlama yaşandı!

Elde kaldı bir maçlık sarı-lacivert!

O zaman en azından ideal 11'i bu hafta bulur Beşiktaş!

Yani D.Kiev maçında yenilecek gol adedi belli; 2!

Ankaragücü(1), D.Kiev(4), Fenerbahçe(4), D.Kiev(2)!

1+4+4+2=11...

En ideali! Bu kulüp bir 4'ü daha kaldıramaz çünkü!!!

OYUN ZEKASI!

Tekniğin inanılmaz olabilir, fiziki üstünlüğün rakipleri korkutabilir ama oyun zekan yoksa hiç bir şeysin!

Dün bunu bir kez daha yaşadık ve gördük!

Yetenek ve fizik olarak daha üstün olan Beşiktaş'lı oyuncuların oyun zekalarını nasıl kullanamadığına hep beraber şahit olduk.

Rakibinde sol kanat oyuncusunu erkenden sarı kartlandırdıktan sonra üzerine oynayayamıyorsan, ülkenin en çabuk sinirlenen futbolcusu Emre Belözoğlu'na dokunmadan maç bitiriyorsan, bu ligdeki en çirkef futbolcu olduğunu bildiğin Lugano'nun tuzaklarına balıklama atlıyorsan o zaman kimse bana OYUN ZEKASIndan bahsetmesin.

Sahada Real Madrid ve Atletico Madrid'in kaptanları, Cristiano Ronaldo'nun muadili, İtalyan ve Alman milli takımlarının bir zamanlar bel kemikleri, Portekiz milli takımının tek forveti aynı takımda oynarken bu şekilde maç verildiğini daha önce görmedim!

Maçın kırılma anı Almeida'nın atamadığı gol değil, Ferrari'nin attığı dirsekti!

Beşiktaş'ın Almeida'yla kaçırdığı gol sonrasında daha fazla pozisyon bulup, gollerine devam edeceğini herkes biliyordu ama bu bilinç sadece 3 dakika sürdü.

Bu kadar yetenekli, bu kadar fizikli, bu kadar futbol bilen adamların, bu kadar akılsız davranmaları canımı sıkıyor!

AYAKTA TUTAN ADAM

6 gollü derbi geride kalırken, bu gollerin yarısında imzası olan bir isim vardı, Alex De Souza!

Ülkede bulunduğu yıllar boyunca attığı goller ve yaptığı asistlerle sadece Fenerbahçe'nin değil, Türk Futbolunun en önemli isimlerinden biri olan Alex, dün akşam oynanan derbinin de hiç kuşkusuz en başarılı topçusuydu.

Bundan iki sezon önce kendi sahasında yuhalanmaya başlayan biri için iki sezonluk yeni anlaşma işe yaramışa benziyor.

Fenerbahçe şampiyon olur mu ya da sezon sonu 3 dakikalık sevinç gösterisi yapar mı bilinmez ama şu bir gerçekki, bu yarışta Fenerbahçe'yi AYAKTA TUTAN ADAM Alex!

18 Şubat 2011 Cuma

HAKAN ARIKAN TOP 3!

Kahramanımız Hakan Arıkan yine dün akşam görev başındaydı!

Beşiktaş tarihinin belki de en fazla şans bulan ve bütün yaşanılanlara rağmen verilen şansları hunharca harcayan başka kaleci var mı hatırladığınız?

Yakın tarihine bakarsanız Beşiktaş'ın, Avrupa maçlarına Hakan Arıkan'ın damga vurduğunu rahatlıkla görebilirsiniz.

İşte bu yüzden istedimki kahramanımız HAKAN ARIKAN'ın TOP 3 performansına bugün hep beraber göz atalım!!!

1- Liverpool - Beşiktaş (8-0): Şampiyonlar Ligi tarihinin en farklı skorunun yakalandığı gece bilin bakalım kalede kim vardı? Tabii ki kahramanımız Hakan Arıkan!


2- Metallist Kharkiv - Beşiktaş (4-1) : Uefa Kupası'nda çekilen 'lokum' gibi kuranın en büyük dilimini yine kahramanımız Hakan Arıkan yemişti!!! Özellikle de Jaja'nın 1000 metreden attığı ve kahramanımızın yediği gol hala hafızalarımızda!


3- Beşiktaş - Dynamo Kyiv (4-1) : 'Deplasman fatihi' olan kahramanımız Hakan Arıkan, bu kez de iç saha maçında başroldeydi.Özellikle müthiş zamanlamaları ve enteresan top kontrolü sayesinde, yine maça damgasını vurmasını bildi!

PARMAK KALDIRSIN!

'Schuster: Taraftarın davranışını anlayamadım, beğenmeyen eve gitsin!' demiş...

Eve gitmek isteyen PARMAK KALDIRSIN!

DÜNÜN ÖZETİ

Dünle ilgili yazmayacağım, yazamayacağım.

DÜNÜN ÖZETİ, resimdeki taraftarların yüz ifadesidir!

10 Şubat 2011 Perşembe

NECİP 14

Türk futbolunun 2010'lu yıllarda temsilcisi olan gençler dün akşam Romanya'ya karşı Manisa'da sahadaydı.

Ve o gençler içerisinde belki de en fazla ümit vaadeden, en fazla beklentimiz olan futbolcu hiç kuşkusuzki Necip Uysal!

Çünkü Necip'de o potansiyel, o beceri ve o kalite varken bir de imkanlarının ve şansının diğer futbolculara oranla daha iyi olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.

Düşünsenize henüz 19 yaşındasınız birden bire antremana çıktığınızda karşınızda Guti'yi, Quaresma'yı, Ernst'i, Almeida'yı, Simao'yu görürken Türk Futbolunun en şöhretlilerinden Rüştü'yü, Nihat'ı da onların yanında tanıma şansını yakalıyorsunuz!

İşte bu fırsat belki de 70 milyonda ancak bir gence nasip olabiliyor.

Örneğin bu takımda Batuhan olsaydı tam da fizik olarak kopyası olan Hugo Almeida'dan neler kapabileceğini tahmin edebiliyor musunuz?

Batuhan bu fırsatı kaçırırken, Necip galiba hayallerini gerçekleştirme ve bunun tadını çıkarma yolunda büyük adımlar atıyor.

İşte dün akşamki u-21 milli maçının önemi de burada.

Sahaya çıkan 11'de yer alan Necip Uysal ve formasının numarası '14' o kadar çok şey anlatıyorki.

Forma numarası bir futbolcu için o kadar önemlidir ki! Beckham için 23, Anelka için 39, Ronaldo ve Raul için 7, Messi için 10, Guti için 14 neyse sanırım artık Necip için de öyle!!!

Necip'in 14 numarayla çıkması bir haykırış değil mi? Geleceğe karşı bir meydan okuma değil mi?

Hepimize şimdiden hayırlı olsun, ülkemiz geleceğin Guti'sini kazanmıştır ey ahali!

Necip bunu belli ki çoktan kabullenmiş, çoktan sahiplenmiş, çoktan o modu, o hırsı yakalamış, o hayali gerçekleştirme yoluna girmiş!

Aslansın Necip, durma devam et.

Şimdilik forma Guti'de olsa da, gelecek yıllar için Necip çoktan o numaraya rezervasyon yaptırmış durumda.

Bundan böyle kalbimde NECİP 14!!!

BÜYÜK KAPTAN...

Bir milli maç gecesi daha geride kaldı.

Türk Futbolu için sadece bir milli maç gecesi değil aynı zamada bir rüştünü ispat gecesiydi dün gece...

Düşünsenize günlerdir konuşulan Arjantin-Portekiz maçı yayınlanıyor, sahada tek forvet oynayan Portekiz'in en ilerideki ismi Hugo Almeida! Oyundan Nani çıkarken giren oyuncu Quaresma...

Gecenin bir başka konuşulan maçı Fransa-Brezilya maçında bir sol bek Andre Santos.

Çekler Hırvatlara 4-2 yenilirken, iki golünden birini atan defanstan gelen Sivok!

Bulgarların Estonya'ya attığı iki golü de atan Berbatov değil; Popov!

İskoçya İrlanda'yı 3-0'la geçerken ilk golü atan bir BÜYÜK KAPTAN; Kenny Miller...

Ve Türkiye Güney Kore'yle zar zor berabere kalırken oyunu çığrından çıkaran, terbiyesizlik boyutlarını zorlayan ve her defasında hiç ders almadan hep bildiğini okuyan, 1 dakika içerisinde iki sarı kart görme becerisi olan bir başka BÜYÜK(!!!) KAPTAN!

Milli takımın Dünya Kupası'nı kaçırmasıyla nasıl zor bir yaz geçirmiştik hatırlayın..

Görünüşe göre Avrupa Futbol Şampiyonası fırsatı da elimizden kayıp giderken, değişim süreci sancısını en derinde hissederken, yol gösterici olan hocaya belki de en büyük desteği takımın kaptanın vermesi gerekirken nedir dün Emre'nin yaptığı?

Bir futbolcunun karakterinin değişmesi ya da değiştirilebilmesi mümkündür, daha doğrusu mümkündü!

Çünkü eskiden bu kadar popularite, bu kadar para, bu kadar imkan yoktu...

Şimdiyse değiştiremezsiniz. Emre ununu eleyip asmış.

Bugüne kadar gerçekleştirdiği bütün yanlışları tekrar yazıp, bu sayfaları kirletmenin manası yok.

Keşke onu Galatasaray'ın tarih yazdığı Uefa Kupası'yla, İnter'de oynadığı futbolla, Newcastle'da attığı güzel gollerle, Fenerbahçe'de gösterdiği cesaretle, milli takımdaki büyük kaptanlığıyla hatırlayabilseydik.

Olmadı, olamadı, oldurtmadı!!!

Dün akşam bir kez daha gösterdiki değişim sürecindeki milli takımın yapması gereken en acil hareket kaptanı değiştirmek olacaktır.

Nihat, Tuncay, Emre artık kadroda olsalar bile kaptanlık için başkasının önünde eğilmeleri gerekmez mi?

'Peki adayın kim?' derseniz cevabım net ve kesin olacaktır; Hamit Altıntop!!!

Olgun tavırları, hareketleri, maçlardan sonra yaptığı akıl dolu konuşmalar, saha içindeki liderliği, diğer futbolcuların ona gösterdiği saygı ve her şeyden önemlisi belli bir standardı olan ve o standardın altına hiç düşmeyen performansıyla milli takımın ihtiyacı olan 'BÜYÜK KAPTAN'; Hamit Altıntop'dur...

8 Şubat 2011 Salı

SONU DAHA KÖTÜ OLDU

01 Eylül 2010 Çarşamba günü yazmıştım...

Sezonun en önemli transferlerinden biri demiştim.

Sonu Lincoln'e benzemesin demiştim.

Olmadı, olamadı, oldurtmadılar!

SONU DAHA KÖTÜ OLDU!

Bugün bir Guiza'ya, bir Tabata'ya verilen paraların yanına Misimovic'e verilenleri de ekleyenleri gördükçe üzülüyorum...

Paralar çöpe gitti evet ama bunun sebebi Guiza ve Tabata'nın yeteneksizlikleri, Misimovic konusunda ise Galatasaray yönetiminin basiretsizliği değil mi?!

7 Şubat 2011 Pazartesi

YEMEZLER!

Bir garip ülke burası...

İnsanların sokakta birbirinin yüzüne bakmadıkları kafalarını çevirdikleri, yüzlerine baktıklarında ise tekme tokat birbirlerine girdikleri, saygısızlığın,kanunsuzluğun, kuralsızlığın olduğu, nezaketin olmadığı, en basitinden trafik de bile birbirlerinin önüne arabalarını kıran, bilet kuyruğunda başkasının önüne geçmeye çalışan saçmasapan insanlarla dolu bi yer bu ülke...

Eğer bizdensen en kral sensin, yok onlardansan ne halin varsa gör diyen binbir parça bir ülke!

Ve biz böyle bir ülkede futbolu sevmeye, takımımızı desteklemeye, bir şekilde yıllardır edindiğimiz bilgi beceriyi de insanlara anlatmaya çalışıyoruz!

Çalışıyoruz ama nereye kadar?

Neden Cumartesi günü saat 4'de oynadığı belli olmayan, Türkiye'nin bu sezon Avrupa'daki en başarılı ve şu andaki tek takımı, aynı zamanda ülkenin hiç kuşkusuz bu sezon en çok tanıtımını yapan, bütün gözleri İstanbul'a çevirten, tüm Dünya'yı yaptığı transferlerle adından söz ettiren bir kulüp var ortada; BEŞİKTAŞ...

Daha bundan bir iki sene öncesine kadar anca Gordon Schındenfeld'leri, Diatta'ları transfer edip medya gazıyla Tabata'lara 8 mılyon euro veren, çakma Hıguaın'lerle çakma Cisse'lerle taraftarlarını mutlu etmeye çalışan bir kulubün kafa olarak nasıl çağ atladığını gördüğümüz bir senede yine aynı kulubün geri kafalılar tarafından aşağıya çekilmesini içime sindiremiyorum.

Beşiktaş tarihindeki yeni bir dirilişin yaşandığı 100. yılın hemen ardından gelen sezonda devre arasına 11 puan önde girildiğinde, ligin tadı tuzu, rengi kalmadı diyenler ve yapılanlarla bu sezon yapılanlar arasında pek bir fark göremiyorum.

İtiraf etmek gerekirki Beşiktaş'ın bu sezonki en az 10 maçı 101. yıldaki Samsunspor maçının bir benzerine gebeydi. Aynısının olmasına her seferinde sadece ramak kalmıştı!

Düşünün Dünyanın sayılı orta saha oyuncularından birini alıyorsunuz, hayatında Real Madrid forması dışında forma giymemiş, Uefa Kupası haricinde her kupayı kazanmış, onu da takımı Şampiyonlar Ligi dışındaki bir kupaya katılmadığı için alamamış, bu adama Beşiktaş forması giydiriyorsunuz, ve o adam kendi rızasıyla, hırsıyla gol atıp armayı öpüyor! Ve bu Dünya yıldızını rakiplerin sürekli yerle bir etmesine müsade edip bir de üstüne kendisini cezalandırıyorsunuz...

Aslında söyleyecek o kadar çok şey varki!

Böylesine bir maçtan sonra bile 'Kamil'in hala bazı kişiler tarafından kollanması, Beşiktaş yönetiminin suçlu gösterilmeye çalışılması kadar anlamsız bir şey olabilir mi?

Özellikle de maçı izlememiş, stad atmosferini tatmamış futboldan anladığı sadece takımının galibiyeti olan çapsız adamlar varsa ülkenizde artık dur demenin vakti de gelmiş demektir.

Yapılmak istenen şey gayet açık ve net ama YEMEZLER!!!

Karabük'ün penaltısı verilmemişmiş! O ana kadar nerdeydiniz?

Daha üç gün önce kupa maçında Gaziantep'in son saniyedeki pozisyonunda diliniz heralde akciğerlerinizdeydi!

Zaten golü vermedi ama Karabük'ün de penaltısını vermedi, değil mi?

İşte çapınız ve olayınız bu!!!

Adam gibi maç seyretseniz, 'Kamil'in yaptıklarını görseydiniz böyle mi olurdu?

Çok pozisyon var ama hadi bir tanesini söyleyelim, Simao'nun düşürülüp faul ve serbest vuruş verilen pozisyonda, olay ceza sahası içinde gerçekleşmiyor mu?

Zaten orada faulun içeride yapıldığını göremeyen bir hakem sizce topun çizgiyi geçip gol olduğunu görebilir mi? Hem de maç daha 0-0 ve Karabük'ün penaltı pozisyonu henüz olmamışken!!!

Ve verilmeyen o müthiş gol!!!

Pozisyondan hemen önce sakatlanan en az 5 dakika yerde yatan yan hakeme 'bir ofsaytı kaçır seninle görüşürüz' dediğimi çok net hatırlıyorum, adam golü kaçırdı!!!

Hem de kendisi kaleciden sonra pozisyona en yakın olan, ve açısı kaleciye göre daha iyiyken!!!

Sakatsan devam etmeyeceksin!

Zaten orta hakemin kafadan sakat, bir de sen sakatlanınca yandı gülüm keten helva!

Aynı 'Kamil' değil miydi Sivasspor-Galatasaray maçında Galatasaray'ın penaltısını vermeyip bir Dünya yıldızı Rıjkaard'ı maç sonunda üstüne saldırtan, aynı 'Kamil' değil miydi Gaziantepspor-Sivasspor maçında sahaya seyircileri indirten, aynı 'Kamil' değil miydi Roberto Carlos'un Hacettepe maçında üzerine top attığı ve kendisinin sadece bakakaldığı, aynı 'Kamil' değil miydi Diyarbakırspor-Bursaspor maçında taşlanan ve kafası yarılan?


Belki birileri yer başkalarının dediklerini, artık bu ülkede adam gibi adamlar olarak azınlık olsak da şunu bilsinler, YEMEZLER!!!