Aslında pek bir şey yok,o yüzden olanların da kıymetini bilmek lazım, mesela futbolun!
Yaz aylarında gerçekleşen federasyon seçimleri ve yeni yönetimle birlikte çağ atlayan futbolumuzdan bahsetmek lazım!
Çağ atladık atlamasına da, geriye doğru atladık!
Yeni federasyonumuzun gerçekleştirdiği 'marka değeri'ni artırmaya ve futbolumuzu çağ atlattırmaya yönelik bir kaç önemli icraatten bahsedelim...
İlk icraat hiç kuşkusuz şike operasyonuydu.
İçeride beşinci ayını tamamlayan insanlar var ve hala neden orada oldukları belli değil. Böylesine önemli bir olay varsa içeride futbolcu neredeyse yoksa, toplam kişi sayısı beşi onu geçmiyorsa, nasıl oluyor da böylesine büyük bir şike kurgusu oluyor diye insan kendine soruyor!
Dün akşam Ali Koç'un yaptığı açıklamalara katılmamak elde değil, işin sonunda buna karşı direnenler ve yalakalık yapmaya devam edenler bugünün tam tersi bir duyguyu yaşayacaklar!
Gelelim ikinci büyük icraata...
Play-off denen sistemi deneyen federasyonumuz, sağolsunlar varolsunlar.
Bugün bütün takımların oyuncuları, taraftarları, yöneticileri alınan her mağlubiyetten sonra nasıl olsa play-off var diyerek konuyu geçiştirmeye devam ediyorlar.
Birileri çıksa da açıklasa bu sezonun taraftar sayısı ortalaması acaba diğer yıllara göre ne durumda?
Üçüncülüğü hangi muhteşem karara versek bilemedim.
Mesela Türkiye Kupası'nın formatının değiştirilmesine mi?
Mesela yabancı sınırlamasına mı?
Mesela liglerin ertelenmesi ve başladığı tarihe mi?
Mesela fikstür uygulamasına mı?
Mesela sadece iki saatte karar verip Abdullah Avcı'yı milli takımın başına geçirmelerini mi?
Yoksa Şampiyonlar Ligi'nin oynandığı bir güne lig maçı koymayı hem de dünya derbisi denilen Galatasaray-Fenerbahçe maçını oynatmayı mı?
Dingonun ahırıyla futbol federasyonu arasında pek bir fark yok galiba!
Dingonun ahırı biraz ağır mı oldu, o zaman KOMEDİ DÜKKANI nasıl?
Hatırlarsınız Ekim ayında İnönü'de oynanan Beşiktaş - Fenerbahçe maçı 2-2 bitmiş ve maçtan sonraki yazım 'Kısmet Farkı' olmuştu!
O maçın üzerinden neredeyse bir ay geçti ve yine aynı stadda yine bir derbi oynandı!
Beşiktaş'ın rakibi bu sefer Galatasaray olsa da talihi değişmedi.
Üç dört farklı kazanılacak maç yine berabere bitti.
İşe bir de şu taraftan bakmak lazım hem Fenerbahçe hem de Galatasaray beraberlikle İnönü'den ayrıldıkları için neredeyse zafer turları atacaklar!
Bunu hem Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe maçından hem de Fatih Terim'in Galatasaray maçından sonra ki açıklamalarından ya da mimiklerinden rahatlıkla anlayabilirsiniz!
Kamuoyunun maçın adamı olarak Muslera'yı benimse iki yüzde yüzlük golü çıkaran ve defansta inanılmaz işler yapan Semih'i seçtiğim maç için yazılabilecek fazla bir şey yok; KISMET FARKI VOL.2
Uefa Hakem Komitesi'nin son zamanlarda en çok tuttuğu isim, Cüneyt Çakır.
Son olarak Almanya'nın Hollanda'yla oynadığı dostluk maçında özellikle düdük çalmasını istediği bu kardeşimiz yarın akşam da Manchester United-Benfica Şampiyonlar Ligi mücadelesini yönetecek.
Başarılarının devamını diliyoruz tabi, umarım yıl sonunda da Euro 2012'de izleriz kendisini.
Ama biraz durun!
Dün akşamki Beşiktaş - Galatasaray maçını yöneten de aynı isim değil miydi?
Cüneyt Çakır'ın kafasını kurcalayan hinlikler ya da bir tarafa yaranma telaşı sanırım sınırlarımız içindeki stadlarda dizlerini titretiyor!
Faul diye çalmadığı gole gelene kadar daha neler var. Mesela az kalsın bu sezonun en güzel gollerinden biri Simao'nun kornerinden gelen topa Quaresma'nın gelişine vuruşuyla gerçekleşecekken maçın bence yıldızı Semih'in kurtarışıyla topun tekrar kornere çıkmasına aut çalan bir hakem ekibiyle beraber toplasın tarağını...
Geçen sezon Beşiktaş'ın İnönü'de Fenerbahçe'ye mağlup olduğu maçta da ev sahibi takımı tökezleten, dün akşam da bir tekrar yaşatan sevgili CÜCÜ, artık bu ülkede deAvrupa standardında maç yönetme vakti gelmedi mi?
Bugün kendi futbol tarihimin en üzüntülü günlerinden biri!
Dünyanın en büyük futbolcularından birini, dünyanın en büyük kulüplerinden biri olan Real Madrid'in kaptanını Beşiktaş'a getiren ufkun, böyle bir futbolcuyu daha ikinci sezonunun hemen başında gönderecek zihniyete gelmesi nasıl bir durumdur?
Ve şimdi, o zihniyetin yanısıra geldiği günden beri onunla uğraşan aşağılık medyanın, futbolun 'f'sinden bile haberi olmayan satılmış uşakları, kınaların en büyüğünü yakabilirsiniz!
Hayatta olacak işler ve olmayacak işler vardır, bir de olmaz denilip olan işler!
İşte onlardan biriydi Guti'nin transferi!
Geçen sezon Manisaspor kupa maçında golünü atıp Beşiktaş armasını öptüğünde gözlerim dolmuştu!
Bugün onu gönderenler unutmasınlarki, gün gelecek devran dönecek ve ben onların da gidişini izleyeceğim...
Beşiktaş formasını giymiş en kariyerli futbolcuyu şanına yaraşır şekilde karşılayanlar, mutlaka ona özel bir veda düzenlemek zorundalar...
Ve unutmamalılar o artık sadece Real Madrid'li değil aynı zamanda Beşiktaş'lı Guti!