4 Kasım 2010 Perşembe

DERHAL ALINA!

Elime yeni geçti Beşiktaş Dergisi'nin bu ayki sayısı.

Kapakta gerçek bir yıldız(!) var İbrahim Üzülmez!!!

Çarpıcı açıklamalar var;'Boş zamanlarımızda ya tarlaya giderdik ya da ineklerimizi otlatırdık',' Nasıl ki sahada disiplini kaybettiğinizde rakip takım sizi tokatlıyorsa, hayatın da böyle olduğunu düşünüyorum' ; Kısaca 'öğrenmenin yaşı yoktur' diyor..:)

Bu ay satışları patlatacaktır mutlaka.

DERHAL ALINA!!!

2 Kasım 2010 Salı

GOOGLE SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN!

Tarih ikiye ayrılır; internetin hayatımıza girmesi ve Google'ın hayatımıza girmesi diye!

Hayat artık çünkü çok değişti.

Tozlu raflarda duran açmaya üşendiğin ansiklopedilerden, yıllarca para verip aldığın gazetelerden ya da Dünya'nın herhangi bir yerindeki etkinlikten haberdar olmak istiyorsan, daha doğrusu yapmak istediğin ne varsa gerçekleştirmek istiyorsan onu Google'laman yeterli.

İşte yaşamı bu kadar kolaylaştıran Google Almanya'ya özel bir çalışma yapmış.

En sevdiğim Google ekstralarından olan 'street view' sayesinde Almanya'da Bundesliga'da oynayan bir çok takımın stadını tek bir programla gezebilirsiniz.

Yapmanız gereken şey çok basit; buraya tıklayın!

Türkiye'de ne zaman uygulanır bu bilinmez...

Uygulansa da pek kısa zamanda yasaklanır, ya da yavaşlatılır!

Neden mi? Farketmez bulurlar bir sebep...

GOOGLE SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN!

1 Kasım 2010 Pazartesi

UNITED'IN SİNİRLERİ ZAYIFLAMIŞ

Yukarıdaki resme bir bakın.

Şimdi bir daha bakın ve bir daha bakın.

İngiltere'nin son yirmi yıldaki en başarılı takımı Manchester United'ın camia olarak garip bir durumu var şu ara.

Resim'de görülen şey gayet ürkütücü, Wayne Rooney Gerard'ın kafasını kesmiş ve koparmış.

Tottenham maçı öncesi stada gelen taraftarlara satışa sunulmuş bu tshirt!

Yani benzer bir tshirtü burada düşünsenize Emre Belözoğlu Arda'nın kafasını kesmiş bırakmış, altta da burası Kadıköy yazıyor!

Rooney ve Gerard milli takımdan gayet de iyi arkadaşlar...

Haftasonundaki maçı Nani'nin skandal golüyle kazandılar, maç öncesinde taraftarla polis birbirine girdi Glazer protestoları yüzünden, Rooney gidiyorum dedi ölüm tehdidi aldı ve beş yıllık kontrat imzaladı ve son olarak Ferguson 'Bursa maçı ne olur?' sorusuna '55-0 Bursa kazanır' dedi!!!

Orada bir şeyler oluyor ama kimse ne olduğunun farkında değil.

Tek bir şey var açık olan UNITED'IN SİNİRLERİ ZAYIFLAMIŞ, hem de tepeden tırnağa!!!

HAFTAYA BAŞLARKEN

Ne haftasonuydu ama!

Ligimizde son derece kısır ve zevksiz maçlar oynanırken, Avrupa bu haftayı heyecan fırtınasıyla geçti.

Haftanın en çok konuşulan olayı hiç kuşkusuz Nani'nin Tottenham'a attığı goldü.

Penaltı çalınmadı, elle oynamaya devam denildi, kendi kendine gelin güvey olan Gomes'de golü yedi.

Böyle gole sanırım Nani gibi ben de bir kaç takla atardım.

Milan deplasmanında Juve'nin yaptığı çok büyük bir işti.

Her ne kadar ben berabere biter desem de, hem AleSSandro hem de arkadaşları sadece beni değil sanırım herkesi şaşırttılar.

Bu arada kaptanın rekoru da kutlu olsun, futbolu bırakmadan canlı canlı mutlaka izlenmeli Del Piero!

İtalya'da AleSSandro konuşulurken, İspanya'da MeSSi durmadan yoluna devam ediyor.

Parmak çocuk bu hafta da topa hokus pokus yaptı!

İspanya'nın bir başka konuşulanı ise Cristiano...

Manchester'da gol kralı olduğu sezonu hatırlatmaya başladı, gol kralı olur mu bilinmez ama şimdiden bu sezona damgasını vurdu.

Ha bir de Real'de Kaka vardı hatırlar mısınız? Emekli mi oldu?

Almanya'da ise bir dev uyanıyor.

Sezonun sürpriz takımı Mainz'ı yani lideri kendi evinde devirip, Dortmund'a liderliği alıp döndüler.

Nuri ve arkadaşları Dortmund'un güneş sarısı formasıyla parlamaya devam ediyor...

HAFTAYA BAŞLARKEN bizden de bir şeyler koymak isterdim ama ne renk vardı, ne heyecan...

28 Ekim 2010 Perşembe

YAŞLANDIM GALİBA

Bugün benim için yeni bir tarih yazılacak.

Doğduğum, büyüdüğüm, renklerine sımsıkı sarıldığım, ilk futbol aşkım Mersin İdman Yurdu bugün takımımın stadına İnönü'ye ayak basacak.

Bu bardaktan boşalırcasına yağan yağmur boşuna değil anlıyacağınız, kutsal bir gün bugün.

Beşiktaş - Mersin İdman Yurdu maçı başkaları için bir sade, tek taraflı bir kupa maçı gibi gözükse de benim için bambaşka duyguların yaşandığı bir maç olacak!

80'ler ve 90'ların başında televizyondan izlerdim Metin-Ali-Feyyaz'lı Beşiktaş'ı, İdman Yurdu'nun efsane stadı Tevfik Sırrı Gür'ün maratonunda bağırırdım kırmızı/lacivert için.

Pek bizi mutlu edemese de takım her maçına giderdim babamla.

Çünkü bir başkaydı o maraton tribününde kırmızı şimşeklerle kol kola, omuz omuza İdman Yurdu diye bağırmak.

Gol olduğunda skorborddaki pencere açılır, içerden çıkan kol numaraları değiştirirdi!

Kış olsa da otururduk buz gibi betona, ne de olsa ısıtırdı bizi İdman Yurdu'mun kırmızı laciverdi.

Mevsim bahara dönünce de güneş alabildiğince vururdu yüzümüze öğlen oynanan klasik 2. Lig maçlarında!

İşte o zaman anlardık maç başında alınan kırmızı/lacivert yanları delikli kağıt şapkanın değerini!!!

Ve maç başlamadan en üstüne çıkıp maraton tribünün denizi seyrederdik.

90'ların ikinci yarısıyla birlikte bir başka muhteşem manzaralı stadda seyretmeye başladım maçları!

Bugünse tarihe tanıklık edecek olmanın inanılmaz bir heyecanı var...

Şöyle bir baktım da YAŞLANDIM GALİBA!


TRT Mersin İdman Yurdu Belgeseli
Yükleyen tunustan. - Basketbol, beyzbol, güreÅ� ve diÄ�er spor videoları.

27 Ekim 2010 Çarşamba

BİR FUTBOLCUYU NASIL SEVERSİNİZ?

Futbol garip bir oyun, futbolcular da garip insanlar.

Özellikle bizim gibi zor beğenen ırklar için futbolcu beğenileri çok değişken ve farklı.

Kimi futbolcular var çok yetenekli ama antipatik, kimi futbolcular var ne yaptığı belli değil ama sempatik, taraftarın sevgilisi...

Ama kimileri de var ki hem müthiş topçu hem de sempatik, sevilebilir cinsten...

Aslında David Villa'dan bahsetmek istiyorum ama önce bizim ülkemizdeki duruma bir bakalım...

Yetenekli olduğu halde sevilmeyen ve aklıma ilk gelen isimler Emre Belözoğlu, Tümer, Bülent Korkmaz...

Yeteneksiz ama taraftarların sevdiği diye düşündüğünüzde ise aklıma hemen gelen isim İbrahim Üzülmez...

Yurtdışına döndüğünüzde ise durum biraz daha farklı.

Örneğin büyük hayranı olduğum David Villa'yı bugün bir kaç kat daha sevdim.

Uefa'nın resmi sitesindeki sayfada Villa'nın müthiş bir röportajı ve görüntüleri mevcut. Buradan bir göz atın.

Hem yetenekli, hem sempatik, hem saygılı, hem de mütevazi.

Kısacası futbolcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısı!!!

BİR FUTBOLCUYU NASIL SEVERSİNİZ sorusunun cevabı işte bu sözde saklı.

Villa'yı bir kaç kat daha sevmeniz içinse aşağıdaki videoya göz atılmalı...


Te queremos Villa Maravilla
Yükleyen Valenciano7. - Daha fazla spor videosu.

PES Mİ? FIFA MI?

Yeni sezon 11'leri sahada.

Hem Pes, hem de Fifa bundan yaklaşık 2-3 hafta önce marifetlerini piyasaya sürdüler.

Tabi oyunların piyasaya çıkmasıyla birlikte tartışmalar, kavgalar, gürültüler fena halde arttı.

Pesciler bir tarafa Fifacılar başka bir tarafa sürüklendi.

Bir de henüz yönünü bulamamış, benim gibi ortada şaşkın ördek gibi kalmış olanlar var

Yıllardır Pes oynayan ve Fifa'ya karşı oldukça soğuk birisi olarak, geçen seneki arkadaş baskılarının üzerine bu sene Fifa'ya bir şans verdim.

Evde hem Pes hem de Fifa varken bir analiz yapmak şart oldu.

Öncelikle şunu söylemek gerek Pes bu sene gerçekten de önceki seneye göre çok üzerine koymuş.

Grafiklerin değişimi, kamera açıları, tezahüratlar ve oynanabilirlik açısından müthiş bir gelişim var.

Özellikle gol atmanın zorlaşması, birbirinin içinden geçen adamların düzeltilmesi, oyuncuların hareket kabiliyetlerinin yükseltilmesi, pas şiddeti ayarları Pes için süper değişimler olmuş.

Ve genel olarak baktığınızda yıllardır bünyenizde futbol zevki bırakan Pes, kaldığı yerden büyük adımlarla ileriye gitmiş.

Ancak Pes'de hala anlamadığım ve giderek geriye giden durumlar da yok değil.

Örneğin oyun arayüzü...

Arayüz tam anlamıyla Commodore zamanına dönmüş.

Takım kurma için çok zaman harcıyorsunuz ve arkadaşınızı beklerken sinirden patlıyorsunuz, çünkü menüler o kadar karmaşık bir hale gelmişki içinden çıkmak mümkün değil.

Özellikle de online oyun oynamak için arkadaşlarınızla bin dereden su getirmeniz gerek.

Sırf bir online oyun oynamak, match room yaratmak için onca telefon görüşmesi yapmanız gerkiyor.

Bunlara ek olarak hala bir çok takımın lisansı yok, ftubolcularsa hala eski takımlarında; örneğin Ibrahimovic'i Milan yerine Barcelona'da görüyorsunuz.

Bütün bunlara ek olarak pas şiddeti için oyuncunun altına gökkuşağı koyma fikrini de hiç beğenmedim.

Ve son olarak da soundtrack için bir çift söz gerek, Temper Trap-Sweet Disposition dışında beni çeken şarkı olmadı, olamadı, olmamış!!!

Fifa'da ise durum epey bir karışık.

İlk kez Fifa alan biri olarak şunu söylemeliyimki, değişiklikten olsa gerek Fifa'dan da epey bir zevk aldım.

Menünün kolaylığı, oyuncu grafikleri ve efektleri, bütün liglerdeki takımların orjinal halleriyle yer alması, her futbolcunun kendi takımında olması tam not aldı benden.

Menü kolaylığı demişken, online oynamak için arkadaşınıza sadece davet göndermeniz yeterli.

Fifa serverlarının da Pes'inkinden daha iyi olduğunu ve online oynamak için Fifa'nın Pes'i geçtiğini malesef söylemeliyim.

Bunlara ek olarak soundtrack parçalarının her biri ayrı güzel, playstationınızdaki kendi parçalarınızı da ekleyebiliyorsunuz, online oyunlarda karşılıklı konuşabiliyorsunuz, arkadaşınızla aranızdaki maçların istatistiklerini tutup zamanında kendisine nasıl 3-5 attığınızı hatırlatabiliyorsunuz ve gerçek hayatta oynanan maçların sonuçlarını menulerde gezerken altta görebiliyorsunuz!

Bütün bunlara rağmen Fifa'daki eksikleri de söylemek gerekir.

Örneğin oyuncu grafiğinde bu kadar başarılıyken oyun grafiğinde yani maçları dışardan seyreden birisi olarak düşündüğünüzde Fifa bilgisayar oyunu gibi kalırken Pes gerçek maçmış izlenimi vermekte.

Fifa'da başka bir durumsa detaylarda kaybolması, örneğin kalecilik kariyerinizi geliştirebiliyorsunuz vs...

Farklılaşmak için saçmalamamak gerekiyor, benzer bir durum Pes'de de var.

Oyuncuların sadece gerçeğe yakın maçlar yapıp, oyun oynamak için playstation başında oturduklarını unutmamak lazım...

Sonuç olarak Pes bizim canımız olduğu için rahat rahat eleştirebiliyorum, ne de olsa bizim Pes'imiz ama Fifa'yı da beğendiğimi de söylemem gerek.

Dilerseniz ekleyin playstationda DavidAames001 , dersinizi vereyim onlineda :) Ama yazın mutlaka request kısmına Golcü Şansı açıklamasını da!

Bu sene ikisini birden oynarım ruhum Pesci bedenim Fİfacı olsa da!

26 Ekim 2010 Salı

AHTAPAUL

Sonunda kurtulduk.

Ahtapota inananın ahtapot kadar aklı yoktur demişler, yani demedilerse ilk ben demiş olayım.

Haftasonu uzun tatil var, kendinize bir iyilik yapın ve mezelerinizin arasına mutlaka bir ahtapot katın, gününüz renklensin.

Yıllar sonra çoluk çocuğunuza ahtapot yedirirken, bak Dünya Kupası'nda herkes boş boş bu hayvana inanmıştı diye anlatırsınız.

Bye bye AHTAPAUL...

AKŞAM OLDU HÜZÜNLENDİM BEN YİNE

Bir garip durum aldı başını gidiyor.

Ligin açık ara favorisi Beşiktaş'a bir bakar mısınız?

Takım son adam gibi galibiyetini Ağustos'un 29'unda Karabük deplasmanında almış!!!

Aradaki Antalya maçını saymıyorum çünkü doksanıncı dakikaya kadar artık stresten taraftarını öldürmüş, mağlubiyetten beter etmişti Beşiktaş...

Ve dün akşam iflasın eşiğindeki takım tam anlamıyla pes etti!

Sezonun başında Beşiktaş sahaya çıktığında yıldızları karşısında görenler, bacakları titreyenler artık kaleye gümbür gümbür geliyor.

Kaleci Hakan abuk sabuk goller yiyor, Rüştü 37 yaşında hala yan toplara boşa çıkıyor, ofsayt diye elini kaldırıp topu bırakıyor, Nihat yılda 3 milyon euro'ya poposunu yayıp oturuyor, sezon başı gönderilecek Fink kurtarıcı olarak sahaya çıkıyor, yüz yılın en pahalı transferi Tabata salakça kırmızı kart görüyor, Schuster'se hepimiz gibi izlemeye devam ediyor.

Sezon başından beri ligin Kasımpaşa'yla birlikte en aptalca gol yiyen takımı değil mi Beşiktaş?

Buna rağmen hala aynı aptal savunmayı devam ettiren de değil mi Beşiktaş?

Türk futbolcular böyle devam ederse yabancılar ne yapsın?

Son bir söz de Nihat kardeşime...

'Eğer böyle devam edersen bu taraftar seni yuhalamaktan beter yapar, hayata küsersin, değil sahaya insan içine çıkamazsın, ya aklını başına al ya da sonuçlarına katlan, mabed diye andığın yer mezarın olmasın!'

Kaç zamandır böyleyim, AKŞAM OLDU HÜZÜNLENDİM BEN YİNE, sadece hüzünlenmedim sinirlendim gibi de...

25 Ekim 2010 Pazartesi

10 ATAN MI? 10 YİYEN Mİ?

Dün PSV Feyenoord'u 10'lamış.

En son 98'de atmış 10 golü birden PSV.

Ligleri bizimkinden kötü ama Feyenoord'u 10'lamak da o kadar kolay değil!

Rotterdam'a dönüşte takım otobüsünden inen futbolculara sözlü tacizler olmuş.

Böyle karşılama mı olur?

Takımın 10-0 yenilmiş, hem de PSV'ye, sense sözlü tacizle geçiştiriyorsun!

Nerde otobüsü taşlama, camları buzlama, futbolcuya dayak, hatta tesis çıkışında arabaları durdurup 'Are you a player?' sözleri???

Olmamış yakışmamış taraftara... 10 ATAN MI 10 YİYEN Mİ haklı anlamadım gitti.

Biz denk gelemiyoruz bari hatırlayalım 10-0'lık Adana Demirspor maçını...


Besiktas-Adanademir.Spor.1989-1990.10-0
Yükleyen Karakan. - En yeni ve en heyecanlı spor videolarını keÅ�fedin.