31 Mayıs 2010 Pazartesi

HAZIR KITA

İşte Arjantin'den sonraki takımım.

Üst soldan sağa, HAZIR KITA: Javi Martinez, Joan Capdevila, Gerard Pique, Victor Valdes, Iker Casillas, Pepe Reina, Raul Albiol, (orta sıra) Juan Mata, Andres Iniesta, Cesc Fabregas, Fernando Torres, Vicente del Bosque, Carles Puyol, Sergio Ramos, Pedro Rodriguez, Jesus Navas, (alt sıra) Fernando Llorente, David Villa, Xabi Alonso, Xavi Hernandez, Carlos Marchena, David Silva Alvaro Arbeloa

BEBE'TO'RRES

Fernando Torres...

Hatunların göz bebeği...

Kısaca Bebeto...
Ama çocuğa bir haller olmuş.

Saçları kestirmiş, zayıflamış...

Sıcak da vurunca çiller iyice çıkmış...

Garip bir haller olmuş, nerde eski BEBE'TO'RRES ..?

GERİ DÖN SAMSUN

Mayıs ayını Anadolu yollarında öyle böyle geçirdik.

Bir çok şey gördüm.

Anadolu takımları, artık birer kaplan haline gelmeye başlarken eski kaplanlardan biri köşesinde 'titrek' şekilde oturmaya devam ediyor.

Bir zamanlar oyuncu fabrikası olan Tanju'ları, Serkan'ları, Ertuğrul Sağlam'ları, İlhan Mansız'ları çıkaran Samsunspor sessiz sedasız 1. Lig'de takılıyor.

Artık zamanı geldi.

Samsun Havaalanı'nda karşılaştım, özlemişiz yahu.

GERİ DÖN SAMSUN...

28 Mayıs 2010 Cuma

ELİN KOPSUN

Olmadı Michel olmadı.

Tuttuğun altın olsun dedik, gittin kendi ülkeni tuttun.

Ne diyim ELİN KOPSUN.

Hani futbola değer veriyordun.

Zamanında Polonyalara, Ukraynalara güvenirken koskoca Türkiye'ye mi güvenemedin?

Ah Michel ah...

Loving you is heaven, missing you is hell...

TUTTUĞUN ALTIN OLSUN

Haydi Platini!!!

Bugün büyük gün, bugün tarih değişebilir.

Bugün tarihi olabilir.

Eğer Michel, 2016 Türkiye'nindir diye açıklarsa, TUTTUĞU ALTIN OLSUN.

Karar vermek o kadar zor olmasa gerek sadece logolara bakmak yeterli sanırım!!!

PASCAL'IN HAYALETİ

NtvSpor gecesinde kardeşimiz bir baktım yanımızda belirdi.

En son gördüğümde Fulya'da bir tekel büfesinden siyah torba içerisinde şangur şungur tombul kahverengi Efes'lerden taşıyarak çıkıyordu.

Ne yapar ne eder, nasıl para kazanır, ihtiyacı var mıdır bilemem ama adam bildiğin celebrity oldu.

Dün hatta Sergen'e de aynısını söyledim, sen bu kadar emek ver, uğraş millet Pascal diye bağırsın!

Sergen'de 'ben bu takımla o kadar şampiyonluk kazandım bu ülkede ama başka şeyler prim yapıyor diyerek' lafı koydu.

Neyse biz de arkadaşlarımızın gazına gelerek resmimizi çektirdik.

Çektirdik ama Pascal nerde?

Kameramızda son model ama adam çıkmıyor, bir daha kendisiyle karanlık bir ortamda bulunmam :)

Pascal mı? Yoksa PASCAL'IN HAYALETİ mi?

NTVSPOR(CUSUZ) GECE

Sağolsunlar davet etmişler, atladık teknemize gittik.

Su Ada'da NtvSpor gecesindeydik dün akşam.

Mekan seçimi gayet başarılıydı. Mekanın içerisindeki görseller, ekranlar, ve orta kısımdaki ledler güzel görüntüler veriyordu.

Gecede NtvSpor'un yüzlerinin de sahnede hep bir arada bulunması, zaten hastası olduğumuz kanalı birden bire gözümüzde canlandırıverdi.

Ama gecenin esas olayı bence, Philedelphia'ya bağlanılması ve canlı yayına Nihat,Emre, Sercan, Selçuk,Ceyhun ve belkide hepsinden önemlisi Guus Hiddink'le teknik kadronun katılmasıydı.

İşte tam bu sırada bombalar patladı!

Guus Hiddink'in konuşmasını 'En büyük Türkiye' diyerek kapatması ortalığı yıktı geçti.

Ardından da en büyük bomba patladı.

Futbolcularla röportaj yapıldıktan sonra, 'Acaba İstanbul'dan soru var mı?' diye dönüldü. Burcu Esmersoy'da 'Sanırım Güntekin Onay'ın bir sorusu var' dedi ve Güntekin'de 'Emre'ye sorarmısınız Beşiktaş maçı 2-2'mi bitmiş' diyince ortalık gülmekten kırıldı.

Herşeyiyle güzel bir geceydi, bir şey dışında...

NtvSpor için bir gece yapıyorsunuz, sporun Türkiye'deki adresiyiz diyorsunuz, Sergen'i Rıdvan'ı tam kadro ordasınız ama bir tek sporcu getiremiyorsunuz.

Geceye Pascal Nouma katılınca, herkeste bir fotoğraf çektirme hevesi doğdu, bunu acaba bir yönetici gördü mü merak ediyorum.

En azından bir kaç yönetici, futbolcu, basketbolcu, voleybolcu ya da motor sporlarından birini getirebilirlerdi.

Hatta hatta madem F1 var, sürücülerden birini davet etseler, Schumacher bombasını patlatıp bütün gazetelerde yer alsalar fena olmazmıydı?

Sanırım onlarda etkinlik yapmakla, lansman yapmak arasında kalmışlar!

Güzel ama NTVSPOR(CUSUZ) GECEydi...

26 Mayıs 2010 Çarşamba

FİNALDE BİR BEŞİKTAŞLI

Sadece İnterliler, sadece Bayernliler yoktu.

Beşiktaşlılar da vardı.

Bir Şampiyonlar Ligi Final'ni belki bir Türk takımı görmemiş olabilir ama en azından bir Türk forması gördü.

E tabi bu da armasında ay-yıldız olana yakışırdı.

Güzel durmuş Emre'yle finalde.

Helal olsun finale o formayla gidene...

FİNALDE BÜYÜK BİR BEŞİKTAŞLI.

ROBERTO ON BİG TV


Adamım çıkmış ortalığı sallamış.

Madrid, Madrid olalı böyle Roberto görmemiş.

Darısı bir gün en azından izlemek de olsa bizim başımıza.

İşte dünkü yazının üstüne, ROBERTO ON BİG TV...

24 Mayıs 2010 Pazartesi

ROBERTO 'THE MAESTRO' LUCENTİ

En baştan söylemekte fayda var; bu duygusal bir yazıdır!


Yıl 2008, artık turnuva zamanı gelmiş, bütün hazırlıklarım tamamlanmış ve ülke tarihinin en görkemli futbol yürüyüşüne eşlik edeceğimi bilmeden yola koyulmuştum.

Euro 2008’in futbol dışında bana yaşattığı en önemli olay hiç kuşkusuz yepyeni dostlukların başlamasıydı.

Cenevre’den Basel’e yaptığım yolculuktan sonra beni beraber çalışacağım kişiyle tanıştırdıklarında uzun bir dostluğun başlayacağını hiç tahmin etmemiştim.

Roberto Lucenti...

İlk merhabadan hemen sonra; ‘Demek o su kaydırağından kayıp,kendini videoya çeken senmişsin’ diye konuya girdi, o gündür hala her konuşmamızda gülmeye devam ediyoruz. Basel’de Zürih’de ve aslında Dünya’nın bir çok yerinde.

Şöyle bir düşünün daha henüz tanıştığınız birisiyle bütün gün eğlenip ertesi gün, evinizde ağırlar mısınız?

Şimdi böyle bir yazı da nerden çıktı diyenlere haftasonunda oynanan Şampiyonlar Ligi Finali’ni hatırlatmamda fayda var.

Günlerden Perşembe’ydi, finale 2 gün kalmıştı ve Malatya’da iş için bulunurken Roberto’yla konuştuk.

Madrid’deydi ve finale hazırlanıyordu.

2008'de beraber çalışmamızın üzerinden tam 1 yıl geçmişti. Ben İstanbul’daydım ve o Roma’da Barcelona – Manchester United maçının öncesinde tribünleri yönetmek üzere sahadaydı.

Sağolsun Signor Baras finale gittiğinde ‘Al bakalım arkadaşının resimini, hasret gider’ diyerek yollamıştı dev ekrandaki Roberto’yu.

2008’de Euro, 2009’da Roma finali ve 2010 yılında yine final ama bu sefer Madrid!

Madrid’in maestrosu o’ydu!

Bütün tribünleri gaza getiren, seyircilerin sadece beklemeyip aynı zamanda eğlenmeleri için elinden geleni yapandı.

Organizasyonun başıydı!

Maça giden arkadaşlarım döndükten sonra Madrid fotolarını da burada paylaşacağım.

Onlar finalde bense günübirlik de olsa Malatya’daydım.

Biliyormusun Malatya italyancada ‘illness, disease’ demek dedi ve yıkıldım.

Madrid’de en azından tribünde olmalıydım.

Şu an Samsun’dayım ve hala yıkığım, toparlanmam çok uzun zaman alıcak galiba!

‘Peki ya Dünya Kupası ?’ dedim, ‘Nehrin kenarında olacağız’ dedi.

İşte Zürih’de o nehrin kenarıydı aslında dostluğun başladığı!

Ya Zürih’de nehrin kenarında, ya İstanbul’da boğazın yanında Dünya Kupası’nda Roberto’yla birlikte bir maçta beraber sarhoş olacağız.


Büyüksün ROBERTO ‘THE MAESTRO’ LUCENTİ ...

JOSE & TERİM


Tamam İtalya Ligi, tamam Şampiyonlar Ligi ama biraz fazla değil mi şu Jose Mourinho fanatikliği?

Başka adam kalmadı dimi futbola dair örnek gösterilecek?

Mesela Terim...

Nerdedir? Ne yapar? Ne yer ne içer?

Noldu Avrupa defteri?

Fatih Terim'i antipatik bulanlara Jose'yi dikkatli izlemelerini rica ederim.

Fatih yapınca çok antipatik oluyor, şov oluyor da Jose yapınca neden helal olsun oluyor?

Bir ara biraraya getirmek lazım, JOSE & TERİM...

Benim için her zaman Jose'den önce gelir kendileri!

Q7


Bugünün en heyecanlı transfer haberi geldi Beşiktaş'dan...

Haftasonunda İnter - Bayern maçı'nı herkes izledi, belki Quaresma kadroda yoktu ama İnter'in futbolcusu olarak sonuçta o da şu anda Şampiyonlar Ligi madalyası kazanmış bir futbolcu!

Beşiktaş - Porto Şampiyonlar Ligi maçında İnönü'de canlı olarak izlediğim ve canlı izleyip beni etkileyen en önemli kanat oyuncusu olarak, Quaresma transferi sonlanırsa Beşiktaş büyük iş yapmış olacak.

Önümüzdeki sezonun en fazla forma satışını gerçekleştireceğini tahmin ettiğim 'Q7' olursa, orta sahaya gelecek bir transferle bu iş biter, diğerleri kepenk indirir!!!

Atılsın bu imza, giysin siyah-beyaz forma, forza Q7!!!

21 Mayıs 2010 Cuma

HUZUR ABİNİN YANI


Rüştü ayartmış ya herkesi, ayartmasıyla rakipler aslında taş gibi oynayacaklarmış ya!

Nası ayartmaysa hem Kasımpaşa, hem Eskişehir hem de Anakaragücü çok enteresan(!) gollerle yenildiler Fenerbahçe'ye.

Neyse çamur at izi kalsın olmayacak, Rüştü'nün ahı birilerini fena yakacak.

Eğer Rüştü'nün böyle bir yeteneği varsa, ah be Rüştü ayartsana şu Semih'i Beşiktaş'a.

Semih abim abim diye geziyorsa HUZUR ABİSİNİN YANINDA!

Gelsin taş gibi forvet olsunlar Nihat'la Bobo'yla!!!


**Sezon içinde aldığım en büyük transfer dedikodusudur!

BATAN GEMİNİN 'MAL'LARI !!!

Malumunuz Saint Yıldırım bir konuştu yine boş konuştu.

Takımın içinde bulunduğu acınası ruhani durum aslında konuşulması gereken!

Çoğu zaman Fenerbahçe maçlarını izlerken düşüncelere dalıp oyundan kopuyorum.

Çünkü böylesine büyük bir kulübün kadrosu dahilindeki balon futbolcuları görünce içim acıyor, milli servete üzülüyorum.


Şu kadroda Ali Bilginlerin, Bilicaların, Deividlerin, Bekirlerin en işi olduğunu sorguluyorum sürekli!

Sezonun acı bitişi sonucunda suçu başkalarına yüklemeyi alışkanlık haline getiren Saint Yıldırım eğer bu sene de radikal kararlara imza atamazsa, şansa kadere şampiyonluk potasına girmiş haftalar öncesinden olaydan kopmuş Fenerbahçe'yi önümüzdeki yıl daha büyük hüsranlar bekliyor.

Gemi ya yeni takviyelerle su almaktan kurtulacak, ya da batan gemiyle 'MAL'LAR olacak!

Deivid: Ne yaptığı belli olmayan, boşa para kazanan Beşiktaş'da Nobre neyse, Fenerbahçe'de o olan şahsına münhasır 'mal'.

Ali Bilgin: Ne kazandı belli diil. Şu kadroda halen durması enteresan. Bu 'mal'ın birileriyle bir yakınlığı mı var?

Bilica: Eğer kalırsa, seneye yanında Lugano'yu da götürecek mal. Battı 'mal' yan gider hesabı.


Guiza: İstikrarlı 'mal'. Dünya Kupası kadrosundan da çıkarıldı. Aslında elde kalan 'mal' da diyebiliriz.

Bekir: Muhteşem bir kaleci hatasına, kaleye bakmadan gol atan 'mal'. Bütün sezon yattı bir golle önümüzdeki sezonu da garanti altına alırsa üzülürüm milli servete!

Baroni: Ankaragücü maçında centilmek yapıp, sakatlanan arkadaşının tedavisi için topu taca atmak yerine, kaleye gönderen ağlayan 'mal. Gol sevinci son hafta geri döndü kendisine!

Deniz Barış, Önder Turacı, Gökçek Vederson ve diğerleri... BATAN GEMİNİN MALLARI

20 Mayıs 2010 Perşembe

SAINT YILDIRIM !

Ne zaman ortaya çıkacak, ne zaman bir açıklama yapacak derken sonunda dün insan içine çıktı ulu insan SAINT Yıldırım.

Olay büyük, olay şaşırtıcı.

Neresinden bakılmalı ki bu açıklamalara?

Bence önce Fenerbahçeli taraftarlar açısından bakmalı...

Şampiyonluk gitmiş, 2 dakikalık kutlama yüzünden tüm ülkeye ve cihana madara olmuşsun, sinirden ortalığı yakıp yıkmışsın ve başkanın çıkmış Rüştü'nün yediği gol bana şaibeli gibi(!) geliyor demiş.

Şaibeli bile dememiş. Gibi geliyor bana demiş.

Ne söz verdiği 3 yıl üst üste şampiyonluktan bahsetmiş. Ne yapılan anonsdan dolayı taraftardan özür dilemiş, ne de önümüzdeki yıllara yönelik hedeflerini açıklamış.

Sadece çamur atmış,salağa yatmış, bir de tek büyük Fenerbahçe diyerek taraftarını da uyutmaya çalışmış.

Peki kaç Fenerbahçeli bunu yemiş?


Bir de Fenerbahçeli olmayanlar açısından değerlendirmekte fayda var.

Hatırlarsınız bundan 3-4 yıl önce Fenerbahçe'nin her maçında SAINT Yıldırım'a inanılma küfürler ediyordu rakip taraftarlar.

Önü kesilmişti biraz olsun bunların ama sağolsun yaptığı basın toplantısıyla önümüzdeki sezonu da garanti altına aldı Yıldırım.

Burdaki anlayış farkı çok önemli. Fenerbahçe'ye küfür etmeyen ama SAINT Yıldırım'a bir ters, bir düz yapan bu taraftarların önümüzdeki yıl önüne nasıl geçilecek?

Yıllar önce tesislerde dövdürdüğün kaptanına çamurlar atacaksın, her mağlubiyetten sonra bir merdiven boşlukları diyeceksin, bir hakemler diyeceksin, soyunma odaları basacaksın, sadece futbola değil basketbola şiddeti getirip şampiyon olan Efes Pilsen'li oyuncuları dövdürtüp kutlama yaptırmayacaksın, Beşiktaş'a kupada kaybedip seromoniye bile katılmayacaksın, başkan olarak karşına çıkabilecek potansiyel Saranları kulüpten ihraç edeceksin, diktatörlük yaratıp kulübünü ayrı bir cumhuriyet gibi gösterip bölücülük yapacaksın, kimbilir bizim duymadığımız onca pis işin içinde olacaksın sonra da ortaya bembeyaz sevgi güvercini gibi çıkacaksın.

Ne de olsa sütten çıkmış ak kaşıksın, yüce insansın.

Tanrı seni kutsasın SAINT YILDIRIM!!!

18 Mayıs 2010 Salı

SEN DE Mİ MESSİ?

Geçtiğimiz günlerde çok fazla gündemde olan fakat bir türlü vakit ayıramadığım İbrahimovic, Pique ilişkisiyle ilgili bir kaç çift laf söylemekte fayda var.

Malum fotoğraf yayıldığında (üstteki resim), herkesin aklında aynı ışık yanmıştı ve daha sonra İbra çok nazikçe(!) durumu gazetecilere izah etmişti.

Buraya kadar hikaye tamam. Ya bundan sonrası?

Pazar günü Barcelona'nın sezonun son mücadelesini oynadığı şampiyonluk maçında, Barca Valladolid'i 4'leyip kupaya uzanırken, kutlamalar sırasında Pique'nin Messi'ye olan yakınlığı dikkatimi çekti.

Hatta hatta yakınlaşmanın dışında Pique kendi elleriyle Messi'ye şampanya servisinde bulundu. E tabi bir türk bloggerı olarak bende de şimşekler çaktı.

Çok düşündüm, hiç yakıştıramadım ama bir de elime maç içerisindeki değişik bir enstantane geçince iyice art niyeli oldum.

Messi hakeme sessizce yanaşmış, bir yılan misali avı olan hakeme gizlice dolanmış.
Yoksa bu bir aşk üçgeni mi? Pique, İbra, Messi...

Ah be Messi SEN DE Mİ?

DOĞRU ANONS

Şampiyonlar,ligden düşenler, ikinci olup şampiyonluk kutlaması yapanlar(!) derken diğer maçlar aslında baya bir ihmal edildi.

Önümüzdeki sezon İspanya'yı Şampiyonlar Ligi'nde temsil edecek dördüncü takımı belirleyecek son hafta maçlarında Mallorca kazanıp, Sevilla'nın puan kaybetmesini bekleyecekti.

Kazandılarda!

Ama Almeria - Sevilla arasında öyle bir maç oynandıki, verilmeyen penaltılar, kendi kalesine gol atanlar, kırmızı kartlar ve inanılmaz gollerin atıldığı muhteşem bir maç oynandı.

Maçtan gelen 90. dakika haberi ise Mallorca'lı futbolcuların şampanyalarının ellerinde patlamasına sebep oldu!

Acaba anons yanlış olabilir miydi? Sevilla 2-3 öne geçmemiş olabilir miydi?

Malesef orası İspanya'ydı... ANONS DOĞRUydu... Sevilla atmış, Mallorca Avrupa Ligi'ne doğru yuvarlanmıştı!!!

1 PAZAR, 3 ŞAMPİYON, 4 KUTLAMA

Ne pazardı ama!

Hala inanamadığım zevkten dörtten fazla köşe olduğum bir futbol günüydü o gün...

Ülkemizi etkisi altına alan yanlış anons fırtınasını bir kenara bırakmak mümkün değilken, diğer taraftan Bursaspor'un şampiyonluğu da yavaş yavaş tüm gerçekliğiyle artık hayatımızda.

Dün kupayı kaldırdıklarını görene kadar sanırım anonsun etkisinden ve bu adamlar neye seviniyorlar demekten kendimi alamayacaktım.

Bizim dışımızda İtalya'nın en büyüğü de belli oldu.

İnter çok zorlandı, direklerden döndü ama şampiyon oldu.

Milano sokakları da tabii Siena'dan takımın dönmesiyle yıkıldı.

Roma'yı yakanlara nispet, Milano böyle yakılır dediler!

Ve İspanya... Pazar gününün belki de en görkemli kutlaması Camp Nou'da yapıldı.

Bu kadar çalıştılar, aslında daha fazlasını hak ederken sadece şampiyonlukla idare ettiler.

Olsun varsın, bir de Messi altın ayakkabıyı alınca biraz daha mutluluk arttı.

Ortada kazananlar vardı ama sevinenlerin sayısı daha fazlaydı.

Enteresan 1PAZARdı, 3 ŞAMPİYON vardı, Fenerbahçe sayesinde 4 KUTLAMA yapıldı.

17 Mayıs 2010 Pazartesi